Raporİsrail’in Gözünden Körfez ve Türkiye

İsrail’in Gözünden Körfez ve Türkiye | 22 Mayıs – 04 Haziran 2022

PDF OLARAK PAYLAŞ
PDF'i indirmek için tıklayınız

İsrail Basını ve Araştırma Merkezlerinde Körfez ve Türkiye Hakkında Çıkan Yayınlar

“Biden, Kendisini İstemeyecek Değişen Bir Ortadoğu’ya Doğru Gidiyor” başlığıyla Haaretz’de yayımlanan yazıda şu hususlara temas ediliyor:[1]

  • Biden göreve ilk geldiğinde Ortadoğu bölgesine ilgisiz bir profil çizdi.
    • Afganistan ve Irak’tan çekilme
    • İsrail-Filistin çatışmasına karşı belirgin bir kayıtsızlık
    • Muhammed b. Selman’a karşı sert tutum
    • BAE’ye F-35 satışının askıya alınması
    • İnsan hakları ihlalleri nedeniyle Mısır’ın cezalandırılması
    • Erdoğan ve Netanyahu’ya karşı soğuk tavırlar
  • Bu durum bölgede ABD müdahalesi olmadan gerçekleşen bazı gelişmelere sebep oldu. Bölge ülkeleri ABD’ye olan bağımlılıklarını azaltma stratejisi takip etmeye başladı.
    • Türkiye ile BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail arasındaki ilişkilerde görülen yakınlaşmalar
    • Suudi Arabistan ile İsrail arasında son dönemde medyaya sıklıkla yansıyan yakınlaşma
    • Bunlara ek olarak bölge ülkelerinin bazı politikaları ABD’nin politikalarıyla açık biçimde çelişti. İsrail, İran’la yapılacak nükleer anlaşmaya net biçimde karşı çıkıyor. Suudi Arabistan, Rusya ve Çin ile ekonomik bağlar kurma yönünde bir politika takip ediyor. Buna ek olarak petrol üretiminde artışa gitmeyi kabul etmiyor. Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma sürecini yavaşlatıyor.
  • Biden’ın bu ilgisiz başlangıcına rağmen son günlerde Suudi Arabistan-İsrail-ABD ekseni gündemin üst sıralarında yer almaya başladı.
  • İsrail-Suudi Arabistan ekseninde uzun yıllardır gizli ilişkiler sürdürülmektedir.
    • İki taraf İran’a karşı bir bölgesel koalisyonun kurulması için defalarca bir araya geldi.
    • Suudi Arabistan’ın Jared Kushner üzerinden İsrailli şirketlere milyonlarca dolarlık yatırım yapmayı kabul ettiği iddia edildi.
    • Axios’un haberine göre ABD, Kızıldeniz’deki Tiran ve Sanafir adalarının egemenliğinin Mısır’dan Suudi Arabistan’a devrini içeren bir Suudi-İsrail anlaşması üzerinde çalışıyor. İsrail ve ABD, Kudüs ile Riyad arasında doğrudan bir diplomatik kanal oluşturmak için bu meseleden yararlanmayı ve belki de tam bir barış anlaşması olmasa bile ilişkilerin normalleşmesini sağlamayı umuyor.
  • İsrail ile yakınlaşma noktasında Muhammed b. Selman’ın temel beklentisinin ABD nezdindeki itibarını düzeltmek olması muhtemel. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın ABD ve İsrail ile çifte normalleşmeyi kabul edebileceği varsayılıyor.

“Biden, Suudi Arabistan’ın İbrahim Anlaşmalarına Dahil Edilmesine Yardımcı Olmalı” başlığıyla Jerusalem Post’ta yayınlanan yazıda şu hususlar dile getiriliyor:[2]

  • İsrail ile Körfez ülkeleri arasındaki akıl almaz hızdaki ticaret ve savunma anlaşmalarının hiçbiri Suudi Arabistan’ın onayı olmadan olmazdı. Yine bu süreçte Suudi Arabistan’ın hava sahasını İsrail uçuşlarına açmasının önemli bir payı var. 
  • Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerinde son dönemde bir yakınlaşma olduğuna dair emareler mevcut:
    • İsrail pasaportuna sahip yetkililerin Suudi Arabistan’a girişlerine izin veriliyor.
    • Suudi Arabistan, Jared Kushner aracılığıyla İsrailli şirketlere yatırım yapıyor.
    • Suudi Arabistan, hahamlar tarafından düzenlenen bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
    • İsrail ve Bahreyn arasında, İsrail askerlerinin Manama’da konuşlanmasına izin veren bir savunma işbirliği mevcut. Bu anlaşma Suudi Arabistan’ın onayı olmadan gerçekleşemezdi.
  • Biden yönetimi beklenenin aksine İbrahim Anlaşmalarını genişletmekle ilgilenmiyor hatta anlaşmaları sabote ediyor gibi görünüyor. Biden yönetimi İran’la nükleer anlaşmanın çıkarına olduğuna inanıyor.
    • Biden’ın ekibi uzun süre “İbrahim Anlaşmaları” tabirini kullanmaktan kaçındı.
    • Kushner benzeri bu süreçle ilgilenecek bir yetkili ataması Biden döneminde yapılmadı.
    • ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin seviyesi düşürüldü. Husiler terör örgütü listesinden çıkarıldı.
    • Mısır ve Suudi Arabistan, insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirildi.
    • İran’ın benzer ihlallerine ise ABD sessiz kaldı.
    • Katar ile yakınlaştı.
  • ABD bu politikadan vazgeçmeli ve İbrahim Anlaşmalarını genişletmek acilen ABD’nin öncelikli dış politika hedefi yapılmalıdır. Zira ABD’nin İran’a yakınlaşma çabası hiçbir olumlu sonuç vermedi.
  • Suudi Arabistan’ın İbrahim Anlaşmalarına katılması Filistin yönetimine İsrail ile uzlaşma vaktinin geldiği mesajını verecektir.

“İklim Değişikliği: İsrail ve Türkiye Arasında Yeni Bir İşbirliği Alanı” başlığıyla Mitvim Enstitüsü Müdürü Nimrod Goren’in kaleme aldığı ve Haaretz’de yayınlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[3]

  • İki ülke arasındaki yakınlaşma ile birlikte ticaret, turizm ve stratejik diyalog gibi alanlarda işbirliklerinin artması bekleniyor. Çevre ve iklim alanındaki gelişmeler de iki ülkeye yeni işbirliği fırsatları sunuyor.
  • İklim değişikliği Türkiye’yi önemli ölçüde etkiliyor.
    • Marmara bölgesindeki orman yangınları, kuraklıklar, deniz kirliliği vb.
    • Kanal İstanbul projesinin önemli çevresel sonuçları olacağı tartışılıyor.
  • Son dönemde Paris Anlaşmasına dahil olarak başlayan süreçte Türkiye, iklim değişikliği ile mücadele konusunda adımlar atmaya başladı. Yeşil dönüşüm ve iklim krizi başlıklarının önümüzdeki yıllarda Türkiye siyasetinde daha etkili olması bekleniyor.
  • İsrail, Doğu Akdeniz’de iklim değişikliğiyle mücadele hususunda Türkiye’nin yer almadığı çeşitli oluşumların içerisinde yer alıyor. Bu durum İsrail ile Türkiye arasında bu alandaki iş birlikleri açısından bir engel teşkil ediyor.
  • Doğu Akdeniz Gaz Forumu, yeşil enerji konusunda üye ülkelere önemli işbirliği imkanları sağlıyor ancak Türkiye’nin yakın gelecekte bu foruma dahil olması mümkün gözükmüyor.
  • Türkiye-Mısır-İsrail arasında çevre ve iklim konusunda görüşmeler başlatılarak bölgede yeni bir çerçeve oluşturulabilir.
  • Benzer şekilde Türkiye-BAE-İsrail arasında bu hususta görüşmeler gerçekleştirilebilir.
  • Böyle bir işbirliği ortamı oluşturulduğu takdirde Filistin’in de bu çerçeveye dahil edilmesi önemlidir. Böylece Türkiye, Filistinlilere gerilim yaratan bir alanda değil, iklim ve çevre gibi olumlu bir alanda yardım etmiş olacaktır. Türkiye’nin Filistin meselesine müdahil olması bu şekilde kısıtlanabilir.

“Dışişleri Bakanı’nın Ziyareti Türkiye’nin Uzlaşmayı Hızlandırmaya İstekli Olduğunu, İsrail’in ise Daha Temkinli Olduğunu Gösteriyor” başlığıyla Times of Israel’de yayınlanan yazıda şu değerlendirmelerde bulunuluyor:[4]

  • Ziyaret öncesi Türkiye Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Dönmez’in de ziyarete katılması bekleniyordu. Ancak Hamas’ın Türkiye’deki faaliyetleri konusunda endişeleri bulunan İsrail, henüz enerji konusunda işbirliğine hevesli değil.
    • Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile enerji konusunda işbirliğine hazır olduklarını defaatle dile getirdi.
    • Türkiye enerji konusunda Rusya’ya büyük oranda bağımlı durumda ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek istiyor.
    • İsrail’in öncelikleri ise farklı: Türkiye’nin Hamas’la ilişkileri, büyükelçilerin geri dönmesi, parlamenter ve akademik değişim programları ve stratejik diyaloğun yeniden kurulması
  • Çavuşoğlu’nun önce Filistin’e bir ziyaret gerçekleştirmesi, ardından Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesi iç kamuoyuna yönelik birer mesaj niteliği taşıyor. Erdoğan seçim arifesinde Filistin davasının savunucusu imajını zedelemek istemiyor. İsrail ile yakınlaşma süreci Erdoğan tarafından “Filistinlilere yardım etmenin bir yolu” olarak pazarlanıyor.
  • Türkiye’nin gündeminde Çavuşoğlu’nun İsrail ziyaretinden daha önemli meseleler var:
    • Erdoğan’ın Miçotakis çıkışı
    • İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım süreci
  • Bütün bunlara rağmen iki tarafın da karşılıklı büyükelçi atanmasına sıcak yaklaştığı görülüyor.

“İsrail ve Türkiye, Tahran’la Çatışmanın Tırmanmasından Endişe Ediyor” başlığıyla Haaretz gazetesinde yayımlanan yazıda şu hususlara temas ediliyor:[5]

  • Mevlüt Çavuşoğlu’nun İsrail ziyaretinden kısa bir süre sonra İsrail, yurtdışındaki İsraillilere yönelik artan İran tehdidi nedeniyle Türkiye’de bulunan vatandaşlarına ülkeye geri dönme çağrısında bulundu ve Türkiye’nin risk seviyesini 4 üzerinden 3 olarak belirledi.
    • Bu durum Türkiye’nin yaz tatili için güvenli bir destinasyon olmadığı imajını güçlendiriyor.
    • İsrailli yetkililerin seyahat güvenliği duyurusunu yapmadan önce Türk yetkililere bilgi verdiği söyleniyor.
    • İsraillilere yönelik saldırı tehdidi, İranlı üst düzey albay Hasan Seyid Hüdayi’nin öldürülmesinden çok önce başladı.
  • İki ülke daha önce benzer tehditlere karşı işbirliği yaptılar. Bu tehditlere karşı da ortak bir yanıt gelebilir.

“Doha Deluxe” başlığıyla Israel Hayom gazetesinde yayımlanan yazıda şunlara değiniliyor:[6]

  • ABD yönetimi İran ile nükleer anlaşmaya dönme noktasında kesinlikle ısrarcı gözüküyor. Bu süreçte:
    • İran nükleer bomba yapacak kadar uranyum zenginleştirdi.
    • Rus enerji sektörüne yönelik yaptırımlar sebebiyle İran’ın enerji ihracatındaki kârı giderek artıyor.
  • İran’ın nükleer anlaşmaya dönmesinden asıl kâr edecek taraf Katarlılardır.
    • Katar, ABD’den ziyade İran’ın müttefiki ancak son dönemde ABD ile ilişkilerini önemli ölçüde geliştirdi.
  • Al-Jazeera kanalı Katar’ın konumuna dair önemli ipuçları veriyor:
    • Müslüman Kardeşlerin manevi lideri Kardavi bu kanal sayesinde uluslararası şöhrete kavuştu.
    • Al-Jazeera olmasaydı cihat grupları son 25 yılda bu denli sükse yapamazdı.
    • Kanal Hamas, Taliban vb. grupları destekliyor.
  • Katar çift başlı bir politika yürütüyor. Bir yandan ABD ve dünyaya karşı cihat hareketi yürütüyor. Diğer yandan ABD’ye ülkesinde bir savaş üssü hediye ediyor.
  • Trump dönemi ABD için Katar ile ilişkileri tamamen koparmak için altın bir fırsattı ancak ABD orta yolu takip etmeyi seçti. 
  • Şirin Ebu Akile’nin ölümü sonrasında Al-Jazeera’nin propagandaları, Katar’ın İsrail için ne denli tehlikeli bir düşman olduğunu gösteriyor.
  • İsrail, ABD’nin takip ettiği denge siyasetine benzer bir yol takip ederek Katar’ı Hamas için dengeleyici bir unsur olarak görüyor. Bu politika terk edilmeli ve Katar’ın İsrail için tehlikeli bir düşman olduğu vurgulanmalıdır.

Referanslar

  1. https://www.haaretz.com/israel-news/2022-05-29/ty-article/.premium/saudi-arabia-may-condition-normalization-with-israel/00000181-0fd5-dcf3-a395-3ff55e920000?utm_source=dlvr.it&utm_medium=twitter
  2. https://www.jpost.com/opinion/article-708445
  3. https://www.haaretz.co.il/blogs/mitvim/2022-05-24/ty-article/00000180-fa45-ddf2-a383-ff4db2060000
  4. https://www.timesofisrael.com/fms-visit-shows-turkey-eager-to-accelerate-reconciliation-but-israel-more-cautious/
  5. https://www.haaretz.co.il/news/politics/2022-05-31/ty-article/.premium/00000181-1690-d57f-afc1-b6d752940000
  6. https://www.israelhayom.co.il/magazine/hashavua/article/11269511

Anadolu Yakın Doğu Araştırma Merkezi

Anadolu Yakın Doğu Araştırma Merkezi

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu
%d blogcu bunu beğendi: