TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ

Türkiye-İsrail arasında yaşanan gelişmelerin seyrine bakıldığı zaman iki ülke ilişkilerinin inişli çıkışlı bir yapısal özelliğe sahip olduğu görülecektir. Bu çalışmada Türkiye-İsrail ilişkileri periyotlara ayrılmış olarak dört ana bölümde verilecektir: ilk bölüm İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği tarih olan 1948 ile 2000 yılları arasındaki sürece odaklanmaktadır; ikinci bölüm 2000 yılından 2009 yılına kadar olan dönemi ele almaktadır; 2009 ve 2018 yılları arasındaki süreç üçüncü bölümde anlatılmaktadır ve son olarak yazının dördüncü kısmında 2018 tarihi itibariyle güncel (2021) durum ele alınmaktadır.
1948 – 2000 Yılları Arasında İlişkiler:
İsrail’in bağımsızlık ilanından önce, 1947’de Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Filistin için taksim planına itiraz etmişti, ancak bununla birlikte 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında Türkiye tarafsız kalmayı tercih ederek Türk vatandaşlarının savaşa katılmasını engelledi. İsrail Devleti, 1948 yılında siyonizm ideolojisinin bir sonucu olarak Filistin’de, kendini “Yahudi halkının vatanı” olarak tanımlayarak bağımsızlığını ilan etti. Temelde siyonizm, Yahudi halkının özgürlük, bağımsızlık, devlet ve güvenlik sahibi olarak Yahudi anavatanına dönüşü hedefleyen bir siyasi harekettir. Bu yeni devleti tanıyan ülkeler arasında, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ilk ülke Türkiye oldu. Buna rağmen, ikili ilişkiler ilk yıllarda o kadar da yakın değildi. Bunun arkasında farklı nedenler bulunuyordu. Bu nedenlerden biri, Arapların İsrail Devletine karşı olan olumsuz tavrıydı. Zira bu tavır, Türkiye’nin dilediğince hareket etmesine imkan sağlamıyordu. Araplar İsrail’e karşı daha ılımlı hale gelene kadar Türkiye, İsrail dış politikasını açıkça yürütmedi. Bir diğer neden ise, İsrail’in, Sovyetler Birliği’ne destek vereceğine dair şüphe duyulmasıydı. Bu yıllarda Türkiye Devletinin dış politika yöneliminin Batı yanlısı olması Türkiye’nin İsrail’den uzaklaşmasında önemli bir etken oldu. Gelecek dönemlerde de Amerikan-İsrail ilişkilerinin gelişmesinin etkisi Türkiye-İsrail ilişkilerinde görülmüştür.
1950’lerin başında Türkiye, Başbakan Adnan Menderes’in, Arap devletlerine İsrail devletini tanımaları için çağrıda bulunması gibi ikili ilişkileri geliştirmek için bazı girişimlerde bulundu. İkili ilişkiler 50’li yılların ikinci yarısında oldukça iyileşti. Yükselen Arap milliyetçiliğini ve Sovyet etkisini azaltmak adına iki ülke arasında istihbarat paylaşımını öngören bir gizli anlaşma ve ticaret anlaşması yapıldı. Ancak 1967 Arap-İsrail savaşı sonrası Türkiye, ABD’nin Orta Doğu politikasından uzaklaştı ve Filistinlilere karşı tutumunu yeniden şekillendirdi. Türkiye’nin bu politika değişikliği ikili ilişkilerin tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri oldu. Bunu takiben, 1973 Arap-İsrail savaşında Türkiye, ABD’nin İsrail’i desteklemek için askeri üslerini kullanmamasını talep ederek İsrail’e karşı durdu. Türkiye’yi Araplarla daha yakın ilişkiler kurmaya yönelten bir diğer olay ise 1973 Petrol Krizi’dir. Bu yıllarda Türkiye, Filistinlilerin yanında yer aldı ve hatta 1975’te Filistin Kurtuluş Örgütünü tanıdı. Aynı yıl, Siyonizmi ırkçılığın bir türü olarak tanımlayan 3379 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı lehine oy kullandı.
1980 yılı Temmuz ayında Knesset (İsrail Meclisi) Kudüs Yasasını kabul etti ve buna bir tepki olarak İsrail ile diplomatik ilişkiler aynı yılın Kasım ayında en alt düzeye indirildi. 1986 yılında büyükelçilik rütbesine sahip kıdemli bir diplomatın atanmasıyla ilişkilerde bir ilerleme söz konusu olacakken 1987 yılında İntifada’nın başlamasıyla birlikte Türkiye, Filistinlilerin yanında yer aldı ve İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler durgunlaştı. Söz konusu zaman diliminde Soğuk Savaşın etkileri bu iki ülkenin ilişkilerinde de gözükmektedir. Zira, Türkiye Soğuk Savaş dönemi boyunca dış politikasını iki kutuplu yapıya göre kurmaya çalıştı.
1990’larda İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler Soğuk Savaş sonrası ortamdan ve Madrid Barış Konferansı, Birinci Körfez Savaşı ve Oslo Süreci dahil olmak üzere bölgesel gelişmelerden yararlanarak hızla derinleşti. Bu dönemdeki önemli gelişmelerden bazıları şunlar oldu: 1991’de hem FKÖ hem de İsrail ile diplomatik ilişkiler geliştirildi. 1994 yılı ise İsrail Devleti ile askeri iş birliğinin başlangıç ​​noktası olması açısından önemliydi. Aynı yıl, Türkiye Başbakanı Tansu Çiller İsrail’i ziyaret etti. Yolculuğu sırasında bazı anlaşmalar imzaladı. 1996’dan 1998’e kadar Türkiye ve İsrail; ekonomi, ticaret, teknoloji ve bilim gibi farklı alanlarda önemli ikili anlaşmalar imzalayarak stratejik ortaklıklarını pekiştirdiler. Bunlara ek olarak, Türkiye eğitim tatbikatları için İsrailli savaş pilotlarına hava sahasını açtı ve 1996-2000 yılları arasında yılda ortalama 235.000 İsrailli olmak üzere her yıl yüz binlerce İsrailli turist Türkiye’yi ziyaret etmeye başladı.
2000-2009 Yılları Arasındaki Dönem:
2000’li yılların başlarında Türkiye kamuoyunda ABD ve müttefiki İsrail hakkındaki olumsuz görüşlerin artmasına neden olan bazı olaylar yaşandı. Ariel Şaron’un provokatif Mescid-i Aksa ziyaretini takiben ikinci intifada 2000 yılının sonlarında başladı. Bundan iki yıl sonra, Nisan 2002’de İsrail Savunma Kuvvetleri Cenin Mülteci Kamp’ına girdi ve birçok Filistinliyi öldürdü. Cenin Katliamı, olumsuz görüşün nedenlerinden biriydi, özellikle ABD Başkanı tarafından, katliamın başı Ariel Şaron’un “barış adamı” olarak adlandırılması insanları kışkırttı. Olumsuz kamuoyunun yanı sıra, Türk siyasetçiler de İsrail hakkında olumsuz açıklamalarda bulundu. Ecevit, İsrail’i Filistinlilere soykırım suçu işlemekle itham etmiş, Ak Parti’nin üst düzey yetkililerinden Arınç, Hitler ile Şaron arasındaki benzerliği vurgulamıştı. Ak Parti hükümeti de iktidara geldiğinde İsrail Devleti hakkında benzer açıklamalarda bulunmaya devam etti. Filistindeki katliamların yanı sıra, Türk halkının İsrail Devletine öfkesini artıran başka faktörler de ortaya çıktı. 2003 Irak Savaşı, 2004 yılında Şeyh Ahmed Yasin suikastı bunlar arasında can alıcı olanlardandı. Türkiye Başbakanı Erdoğan, Ahmed Yasin suikastiyle ilgili yaptığı açıklamada bunu “tahammül edilemez” olarak değerlendirerek; “Bu benim halkımı ve beni derinden yaralamaktadır” dedi. Tüm bunlara rağmen Türkiye, İsrail ile güvenlik ilişkilerini sürdürdü. İsrail Savunma Bakanı, Türkiye’nin İsrail politikalarındaki tutumunu Türk kamuoyunun İsrail’e yönelik eleştirisinin bir sonucu olarak yorumladı. Dahası, Türk Devletinin tavrını bu iki ülke arasındaki savunma ve ticari bağların önünde nihai bir engel olarak değerlendirmedi.
Hem Netanyahu hem de Erdoğan ikili ilişkilerde pragmatik davranmaktan geri durmadı. Zira ikili ilişkiler farklı alanlarda iki ülkenin de kazanımlar elde etmesine yardımcı oluyordu. Ayrıca Ak Parti hükümeti, Arap-İsrail ihtilafında arabulucu olarak rol almaya gönüllü olmasıyla eski Türk hükümetlerinden farklıydı. Türkiye’nin bu çabası, İsrail tarafından bazı beklentileri olmasına yol açtı. Çok önemli bir adım olarak 2005’te Başbakan Erdoğan İsrail’i ziyaret etti. Fakat, İsrail’in 2008’de Gazze’ye saldırması Türkiye’yi hayal kırıklığına uğrattı, zira İsrail Başbakanı bu saldırıdan önce barışçıl bir yol izleneceğine dair söz vermişti.
2009 ve 2018 Yılları Arasında İlişkiler
Türkiye’nin İsrail politikalarından memnuniyetsizliği Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında zirveye ulaştı. Böylece Davos, Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir dönüm noktası haline geldi. Erdoğan, İsrail’i öldürmeyi çok iyi bilmekle itham eden bir konuşma yaptı ve toplantıyı terk etti. Bunu, İsrail’in imajına zarar verdiği iddia edilen bir Türk dizisinin yarattığı gerginlik ve Türk Büyükelçisini alçak bir koltuğa oturtulmasından doğan bir diplomatik kriz izledi.
Ancak asıl kriz, İsrail güçlerinin uluslararası sularda Türk yardım gemisine saldırmasıyla yaşandı. Saldırıda Türk siviller yaralandı ve 10 kişi hayatını kaybetti. Bu olay Türk kitlesinde büyük eleştirilere yol açtı ve Türk yetkililer bu saldırıya tepki gösterdi. Erdoğan’ın açıklamaları öfkesini açıkça ortaya koyuyordu ve saldırıyı İsraillilerin insanları öldürmekte ne kadar iyi olduklarının bir başka göstergesi olarak değerlendirdi. İsrailli yetkililer, filoda öldürülen insanları “terörist” olarak nitelendirmişti. Öte yandan Türk kamuoyu şehitlerin üzüntüsünü paylaşıyordu.
Bu iki devlet arasındaki krizler birbirini takip etti, gerilimler yaşandı. 2010-2016 yılları arasında diplomatik bir durgunluk yaşanmasına rağmen, aralarındaki ikili ticaret eşzamanlı olarak arttı. 2011 yılında, filo saldırısından sadece bir yıl sonra, bu iki ülkenin ekonomik hacmi ciddi oranda büyüdü. Bu, İsrail ve Türkiye’nin ekonomik ve siyasi ilişkilerini birbirinden başarıyla ayırdığını gösteriyordu öyle ki ticaret hacmi 2011 yılında, 2010 yılına oranla, %26 arttı. Bunun yanı sıra Türkiye, İsrail’den Gazze Şeridindeki ablukanın kaldırmasıyla ilgili talebini sürdürdü. Vatandaşlar liderleriyle her zaman aynı zihniyeti paylaşamamış olsa dahi ekonomi ve siyaset, liderler tarafından birbirinden ayrı tutuldu.
2010 yılında orman yangınlarının durdurulması için Kuzey İsrail’e Türk uçakları gönderildi ve 2011 yılında Türkiye’nin doğusunda meydana gelen deprem için İsrail yardım teklif etti. İsrail ve Türkiye arasındaki bu normalleşme sürecinde ABD önemli bir rol oynadı. Türkiye’nin İsrail ile normalleşmeyi kabul etmek için üç şartı vardı: saldırıyla ilgili resmi bir özür, mağdurlara maddi tazminat ve Gazze Şeridindeki kuşatmanın sona erdirilmesi. Sonuncusu uzun tartışmalara konu oldu, sonuç olarak 2013’te Netanyahu, filo saldırısı hakkında Türkiye’den özür diledi. Yani İsrail, Türkiye’nin ilk talebini gerçekleştirdi, şehit ailelerine tazminat ödedi, ayrıca Gazze kuşatmasını hafifletti. Netanyahu’nun özrünün ilişkilerin normalleşmesinde oldukça etkili olacağını düşünülse de gerçek böyle olmadı. Normalleşmenin yerel ve bölgesel koşullarla bağlantılı olması durumun bir özürden daha karmaşık olmasını açıklıyordu. Ayrıca Arap Baharı’nda Ortadoğu’da İslam’ın yükselişini destekleyen bir ülke olarak Türkiye, İsrail’e yakın olmayı utanç verici buluyordu.
2016 yılında İsrail ve Türkiye arasında bir uzlaşma anlaşması duyuruldu. Süreç, bu ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri önemli ölçüde etkiledi ve ticaret yükselişe geçti. Turizm gibi birçok alanda ilişkiler yıl içinde gelişti, Türkiye Turizm Bakanı 2017 yılında İsrail’i ziyaret etti. Ayrıca aynı yıl Türkiye Enerji Bakanlığı’ndan bir heyet İsrail’i ziyaret ederek Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidecek bir gaz boru hattı olasılığı hakkında kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdi. Kısacası, İsrail ile Türkiye arasında çeşitli alanlarda önemli iş birliği anlaşmaları ve girişimleri oldu.
Bununla birlikte, bu iki ülke arasındaki medyadaki görüntü, ekonomik ilişkilerine ilişkin gerçekler ve rakamlarla çelişiyordu. Her iki tarafın da birbirleri hakkındaki açıklamaları düşmanlık ve aşağılama içermekteydi. Erdoğan İsrail’i “terör devleti” ve Netanyahu’yu “terörist” olmakla itham ediyordu. Öte yandan Netanyahu da, Erdoğan hakkında ithamlarda bulunuyordu: “Kendi Türkiye’sinde Kürt köylerini bombalayan, gazetecileri hapse atan, İran’ın uluslararası yaptırımları aşmasına yardımcı olan bir liderden ahlak dersi almaya alışık değilim.” Liderlerin karşılıklı atışması bir yana dursun, başarılı ekonomik ilişkiler sadece devam etmekle kalmıyor, aynı zamanda bağlar da kuvvetleniyordu. Bu taban tabana zıt ilerleyen ilişkilerin arkasındaki nedenleri anlayabilmek için her iki devletin ekonomik genişleme yıllarında iktidarda olan siyasi partiler ipucu sağlayabilir. İsrail’in Likud’u ve Türkiye’nin Ak Parti’si ekonomiye yaklaşımlarında liberal değerlere sahiptir yani her ikisi de ekonomiye büyük önem vermektedir. Öyle ki Ak Parti ekonomi politikalarında ideolojiden bağımsız bir yaklaşımı benimsiyor ve Erdoğan’ın kendisi de bu konuda “paranın milliyeti yoktur” ifadesini kullanıyor.
İkili ilişkiler, İsrail’in Büyük Dönüş Yürüyüşü’ne katılan Filistinliler üzerinde güç kullanması nedeniyle bu yürüyüşler sırasında gerçekleşen olaylardan olumsuz etkilendi. 15 Mayıs 2018 tarihinde Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından istişare için merkeze çağrıldı. Türkiye-İsrail ilişkileri, söz konusu tarihten itibaren büyükelçilikteki geçici maslahatgüzarlar tarafından yürütülüyor.
İlişkilerde Güncel Gelişmeler:
Türkiye ve İsrail ikili ilişkilerinden fayda sağlayan iki ülkedir. Aynı bölgede yer alan bu iki ülkenin, Esad’ı ve Şii milislerin büyümesini ulusal tehdit olarak görmek gibi çeşitli konularda ortak yönleri vardır. Ayrıca enerji, güvenlik, ticaret gibi pek çok alanda aralarında iş birliği vardır. İkili ilişkilerde yaşanan yoğun siyasi krizlere rağmen istihbarat teşkilatları birlikte çalışmaya devam etmiştir. Öte yandan, bu iki ülke arasında farklılaşmaya ve sorunlara neden olan asıl konu ise Filistin gerçeğidir. Erdoğan, bu konuda engelin “İsrail’in Filistinlilere yönelik politikaları” olduğunu söylemektedir.
Türkiye, NATO müttefiki olması ve Ortadoğu’nun en güçlü ordularından birine sahip olması dolayısıyla İsrail ulusal güvenliğinin önemli bir bileşeni olmasına rağmen, mevcut durumda İsrail’in bölgedeki tek seçeneği değildir. Zira İsrail, 2020’de İbrahim Anlaşmaları gibi yeni anlaşmalarla bölgedeki konumunu güçlendirdi. İsrail tarafı olası bir uzlaşma için Türkiye’nin ideoloji siyaseti perspektifini azaltmasını ve Filistin-İsrail meselesine yönelik politikasında bazı değişiklikler yapmasını bekliyordu. Takip eden süreçte, Ankara’dan olası bir uzlaşma için Hamas’a verilen desteğin durdurulmasını talep etti. Ağustos 2020’de İsrail, Türkiye’yi İstanbul’daki Hamas üyelerine pasaport vermekle itham etti ve bunu ‘çok düşmanca bir adım’ olarak nitelendirdi. Ocak 2021’de İsrail şu şartlar gerçekleştirilmediği sürece ilişkilerin iyileştirilemeyeceğini ilan etti: Türkiye şu anda ülkede yaşayan Hamas üyelerini ihraç etmeli, Gazze ve Batı Şeria’daki terörist faaliyetleri yönlendirmeyi bırakmalı ve ülkeye para aktarmamalıdır.
ABD’deki lider değişiminin ardından ilişkilerde çok önemli bir gelişme daha yaşandı ve 12 yıldır Başbakan olan Netanyahu koalisyonu kuramadı. Seçimin dördüncü kez tekrarlanmasının ardından, 8 partiden oluşan yeni İsrail hükümeti 13 Haziran 2021’de güvenoyu alarak yemin etti. Böylece İsrail-Türkiye ilişkilerinde uzun süredir var olan aktörlerden biri değişti. Dolayısıyla, ikili ilişkiler açısından iyi bilinen Netanyahu-Erdoğan ihtilafı sona erdi. Bunun yanı sıra, İsrail’de bir de Cumhurbaşkanlığı değişikliği meydana geldi. Erdoğan ve yeni Cumhurbaşkanı Herzog bir telefon görüşmesi yaptı, bu uzun yıllar sonra iki ülke arasında yapılan en üst düzey görüşme oldu. Erdoğan, Herzog’u göreve başlaması dolayısıyla tebrik etti ve telefon görüşmesi yaklaşık kırk dakika boyunca devam etti. Konuşmada ikili ilişkilerin önemine, özellikle enerji, turizm ve teknoloji gibi farklı alanlardaki büyük işbirliği potansiyellerine değinildi. Diyaloğun devam ettirilmesi konusunda mutabık kalan liderlerin bu görüşmesi önümüzdeki günlerde ilişkilerde olumlu gelişmeler olacağının habercisi kabul edilebilir.
KAYNAKÇA
- J. Abadi, “Israel and Turkey: From Covert to Overt Relations,” Journal of Conflict Studies, vol. 15, no. 2, pp. 104–128, 1995.
- “Zionism – An Introduction,” Israel Ministry of Foreign Affairs. [Online]. Available: https://mfa.gov.il/MFA/AboutIsrael/History/Zionism/Pages/Zionism%20-%20An%20Introduction.aspx. [Accessed: 08-Sep-2021].
- J. Abadi, “Israel and Turkey: From Covert to Overt Relations,” Journal of Conflict Studies, vol. 15, no. 2, pp. 104–128, 1995.
- J. Abadi, “Israel and Turkey: From Covert to Overt Relations,” Journal of Conflict Studies, vol. 15, no. 2, pp. 104–128, 1995.
- T. Kardaş, “Türkiye-İsrail İlişkilerinin ‘Analiz Düzeyi’ Kapsamında Değerlendirilmesi,” Ortadoğu Yıllığı, pp. 333–353, 2005.
- S. Hassan, “Turkey’s Israel Policy Since 1945,” Proceedings of the Indian History Congress, vol. 69, pp. 921–929, 2008.
- U. Ulutaş, “Turkey-Israel: A Fluctuating Alliance,” SETA: Foundation for Political, Economic and Social Relations, 2010.
- S. Efron, The Future of Israeli-Turkish Relations. California: Rand Corporation, 2018.
- S. Hassan, “Turkey’s Israel Policy Since 1945,” Proceedings of the Indian History Congress, vol. 69, pp. 921–929, 2008.
- S. Hassan, “Turkey’s Israel Policy Since 1945,” Proceedings of the Indian History Congress, vol. 69, pp. 921–929, 2008.
- D. Arbell, “The US-Turkey-Israel Triangle,” Brookings: Center for Middle East Policy, vol. 24, pp.1–43, 2014.
- H. Kösebalaban, “The Crisis in Turkish-Israeli Relations: What is its strategic significance? ,” Middle East Policy, vol. 17, no. 3, pp. 36–50, 2010.
- Ö. Tür, “Turkey and Israel in the 2000s-From Cooperation to Conflict,” Israel Studies, vol. 17, no. 3, pp. 45–66, 2012.
- H. Kösebalaban, “The Crisis in Turkish-Israeli Relations: What is its strategic significance? ,” Middle East Policy, vol. 17, no. 3, pp. 36–50, 2010.
- Ö. Tür, “Turkey and Israel in the 2000s-From Cooperation to Conflict,” Israel Studies, vol. 17, no. 3, pp. 45–66, 2012.
- S. Özer and G. Özcan, “Do New Democracies Support Democracy? Turkey’s Dilemmas,” Journal of Democracy, vol. 22, no. 4, pp. 124–138, 2011.
- T. Oğuzlu, “The Changing Dynamics of Turkey–Israel Relations: A Structural Realist Account,” Mediterranean Politics, vol. 15, no. 2, pp. 273–288, 2010.
- M. Carol, “Israel’s blockade of Gaza, the Mavi Marmara Incident, and its aftermath ,” Congressional Research Service, Jun. 2010.
- S. Efron, The Future of Israeli-Turkish Relations. California: Rand Corporation, 2018.
- M. Alsaftawi, “Who Needs whom? Turkey and Israel agree on normalization deal,” Istıtuto Affari Internazionali, vol. 30, pp. 1–17, 2016.
- M. Alsaftawi, “Who Needs whom? Turkey and Israel agree on normalization deal,” Istıtuto Affari Internazionali, vol. 30, pp. 1–17, 2016.
- K. Kanat and J. Hannon, “Turkey-Israel Relations in The New Era: Opportunities and Challenges,” Mediterranean Quarterly, vol. 28, no. 4, pp. 64–86, 2017.
- D. Heinrich, “Turkey and Israel: Animosity ends when it comes to money,” Deutsche Welle, 12-Dec-2017. [Online]. Available: https://www.dw.com/cda/en/turkey-and-israel-animosity-ends-when-it-comes-to-money/a-41766113. [Accessed: 08-Sep-2021].
- T. Oğuzlu, “The Changing Dynamics of Turkey–Israel Relations: A Structural Realist Account,” Mediterranean Politics, vol. 15, no. 2, pp. 273–288, 2010.
- “Türkiye-İsrail İlişkileri,” Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. [Online]. Available: https://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa . [Accessed: 08-Sep-2021].
- “Erdogan says Turkey wants better ties with Israel, talks continue ,” AlJazeera. [Online]. Available: https://www.aljazeera.com/news/2020/12/25/erdogan-says-turkey-wants-better-ties-with-israel-talks-continue. [Accessed: 08-Sep-2021].
- “Türkiye-İsrail İlişkileri,” Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. [Online]. Available: https://www.mfa.gov.tr/turkiye-israil-siyasi-iliskileri.tr.mfa . [Accessed: 08-Sep-2021].
- N. Teller, “Turkey and Israel – are we to be friends?,” The Jerusalem Post, 26-Jan-2021. [Online]. Available: https://www.jpost.com/opinion/turkey-and-israel-are-we-to-be-friends-opinion-674980. [Accessed: 08-Sep-2021].