İsrail’in Gözünden Türkiye | Ağustos 2021

Ağustos Ayı Önemli Gelişmeler
1 Ağustos: Türkiye Genelinde Etkili Olan Orman Yangınları
Temmuz ayının son günlerinde başlayan yangınlar ağustos ayında da etkisini sürdürdü. Birçok şehirde etkin olan yangınlar sebebiyle Twitter’da “#HelpTurkey” etiketiyle paylaşımlar yapılması iç basında geniş yer bulurken İsrail basınında da bu hususta birçok habere yer verildi.
2 Ağustos: İsrail Dışişleri Bakanlığından Orman Yangınında Hayatını Kaybedenlere Taziye
İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye’deki orman yangınlarının neden olduğu felaketin ardından İsrail halkı yaralıların bir an önce iyileşmesi için dua ediyor ve hayatını kaybedenlerin ailelerine taziyelerini gönderiyor.” ifadesine yer verildi.
4 Ağustos: İsrail’den Kiralanan İki Uçak Yangın Söndürme Çalışmalarına Katıldı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada “Bir şirketimizin, İsrail’deki bir şirketten kiraladığı 2 uçak yarın ülkemize gelecek.” dedi. Çavuşoğlu’nun açıklamasının ardından İsrail Büyükelçiliğinin Twitter üzerinden yaptığı açıklamayla birlikte söz konusu şirketlerin ODAŞ Enerji ve Arad Holding olduğu ortaya çıktı. Yetkin Report tarafından hazırlanan dosyada ODAŞ Enerji’nin özel olarak İsrail’e yönelmediği ancak ODAŞ Enerji’nin sahibi Burak Altay ile Arad Holding’in sahibi Nimrod Arad arasındaki bağlantıdan ötürü bu sonuca ulaşıldığı belirtildi. Ayrıca raporda ikilinin İsrail’in doğal gaz ve enerji işleri konusunda ortaklıkları olduğu belirtildi.[1]
11 Ağustos: Türkiye’de Sel Felaketi
Batı Karadeniz’de etkili olan yağışlar sonucu sel, su baskını ve heyelanlar meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yaptığı açıklamada sel nedeniyle 82 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
15 Ağustos: İsrail’den Türkiye’ye Yardım Teklifi
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın Türkiye’nin İsrail’deki askeri ataşesi ile iletişime geçerek Türkiye’ye İsrailli arama kurtarma ekiplerini göndermeyi teklif ettiği iddia edildi.
Ağustos Ayında İsrail Basını ve Araştırma Merkezlerinde Türkiye Hakkında Öne Çıkan Yayınlar
“Erdoğan Sahadaki Gerçeklikleri Belirliyor: Kıbrıs İçin Bir Paradigma Değişikliği Denemesi” başlıklı yazı INSS’de yayımlandı. Yazıda şu noktalara temas ediliyor:[2]
- Türkiye’nin son dönemde Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik attığı adımlarla iki devletli çözüm fikrini ön plana çıkartmaya çalıştığı belirtiliyor.
- Özellikle Maraş bölgesinin bir kısmının sivillere açılması hamlesi bu bağlamda atılmış cüretkâr bir adım olarak niteleniyor.
- Erdoğan’ın Kıbrıs’a yönelik söylemlerinde görülen bu dönüşümün planlı bir manipülasyon olduğu iddia ediliyor. Yazının iddiasına göre Erdoğan, KKTC’ye yönelik bu söylemleri üzerinden seçmenlerini konsolide etmeye çalışıyor.
- Kıbrıs ziyareti esnasında heyette Saadet Partisinden isimlerin olmasına da dikkat çekilerek Kıbrıs’a yönelik söylemlerin Erdoğan tarafından iç siyasette kullanıldığı ifade ediliyor.
- Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar arasındaki yakın ilişkiye değinilirken, toplum olarak KKTC’nin anavatandan farklı bir sosyolojisi olduğundan bahsediliyor. Erdoğan’ın kendi siyasetini adaya da empoze etmeye başladığı ve bu durumun adada ciddi bir muhalefetle karşılaştığı ifade ediliyor.
- Yazının son kısmında ise İsrail açısından asıl kritik meselenin, Türkiye’nin KKTC’de bir SİHA ve deniz üssü kurma girişimi olduğuna değiniliyor.
Şekil 3: Türkiye’nin KKTC’deki faaliyetleri, özellikle de Geçitkale SİHA Üssü İsrail tarafından tehdit olarak algılanıyor.
“Afganistan, Türkiye-NATO İlişkilerini Onarmak İçin Bir Fırsat Sunuyor.” başlıklı yazı Moshe Dayan Araştırma Merkezinde yayımlandı. Yazıda şunlara değiniliyor;[3]
- Türkiye’nin S-400 hamlesi ve sonrasında ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerilimin, Türkiye’nin NATO’daki imajını zedelediği belirtiliyor.
- NATO’nun İslami kimliğe sahip tek üyesi olması sebebiyle Ankara’nın Taliban’la diyalog kanallarını açabileceği, bu benzersiz rolü nedeniyle, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin Türkiye açısından NATO ile ilişkileri onarmak için kaçırılmaz bir fırsat olduğu ifade ediliyor.
- Türkiye’nin Afganistan’a yönelik dış politikasının, altyapıyı ve güvenlik durumunu iyileştirerek Afganistan’ı istikrara kavuşturma ilkesine dayandığı belirtiliyor. Bu ilke ışığında Türkiye’nin TİKA ve TOBB gibi kuruluşlar aracılığıyla Afganistan’da çeşitli yumuşak güç mekanizmaları işlettiği belirtiliyor.
- Bunun yanı sıra Türkiye’nin ISAF (Uluslararası Güvenlik Destek Gücü)’a aktif biçimde katılarak Afganistan’ın güvenliği konusunda da etkin bir rol oynadığı ifade ediliyor.
- ABD’nin çekilmesi sonrası Türkiye’ye Afganistan-İran üzerinden ciddi bir mülteci akımı olabileceğinden ve bu durumun iç politikada çeşitli sorunlara yol açabileceğinden bahsediliyor.
- Kabil Havaalanının kontrolü görevini üstlenmesi Türkiye için NATO ile ilişkileri düzeltmek adına önemli bir şans olarak niteleniyor ancak mevcut durumda Türk askerlerinin güvenliğiyle alakalı endişelerin de bulunduğu belirtiliyor. Bunların giderilmesi için Türkiye’nin Taliban’ın onayını alması ve Pakistan ve Katar ile iş birliği içerisinde olması tavsiye ediliyor.
“Türk Drone Teknolojisinin Yükselişi” başlıklı yazı Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezinde yayımlandı. Yazıda şunlara temas ediliyor; [4]
- 2000’li yılların başında Türkiye’nin PKK ile mücadelede İsrail yapımı İHA’lara bağımlı olduğu belirtiliyor.
- Türkiye’nin ilk yerli drone teşebbüsü olan ANKA’nın neredeyse bütün teknik donanımlarının yabancı tedarikçilerden alınmış olması eleştirilirken, bu olumsuz başlangıca rağmen son yıllarda Türkiye’nin drone piyasasında önemli bir yere geldiği ifade ediliyor.
- Kale-Baykar ortaklığında üretilen Bayraktar TB-2 modelinin hem yurtiçi hem de yurtdışı pazarında elde ettiği başarılara değiniliyor.
- ANKA modelinin de süreç içerisinde iyi bir gelişme kaydederek Tunus’a 80 milyon dolarlık bir kontrat ile satışının gerçekleştirildiğinden bahsediliyor.
- ANKA modelinin üreticisi TAI (TUSAŞ) hakkında olumsuz ifadelere yer veriliyor. TAI’nin devlet kontrolünde olduğu ve Recep Tayyip Erdoğan’ın propagandalarına alet olduğu, bu yüzden ilk yerli Türk savaş uçağının uçuş tarihiyle alakalı yanıltıcı tarihler verdiği ifade ediliyor.
- Türk dronelarının Rusya’ya karşı Suriye, Libya ve Karabağ’da kendilerini kanıtladıkları ve güç dengesini değiştirecek potansiyele sahip oldukları aktarılıyor.
- Baykar’ın bir diğer teşebbüsü TCG Anadolu amfibi hücum gemisi projesi hakkında da bilgilere yer verilen yazıda Türkiye’nin, ABD ve Kanada gibi tedarikçi ülkelerden gelen çeşitli ambargolar sebebiyle kendi kendine yeten bir savunma sanayii fikrine yoğunlaştığı belirtiliyor.
- Bütün bu gelişmelerin ekonomik sıkıntılar ve teknolojik aksaklıklar sebebiyle kesintiye uğrayabileceği ifade ediliyor.
Şekil 4: 2000’li yılların başında Türkiye İHA alımı için İsrail’le anlaşmaya varmıştı ancak teslimatta yaşanan gecikmeler ve çeşitli kritik teknik sorunlar nedeniyle iki ülke arasında sorunlar meydana gelmişti.
Ağustos Ayı Genel Değerlendirme
Son 10 yılda iki ülke arasında gittikçe derinleşen sorunlar silsilesi ve günümüzde azalan diyalogun da etkisi ile son dönemlerde Türkiye, İsrail’in gündeminde menfi imajını korumaktadır. Her ne kadar azılı Türkiye düşmanı olan Netanyahu hükümeti yerini daha ılımlı ve tarihte ilk kez Arap üyeler de barındıran Bennett-Lapid hükümetine devretmişse de eskiden gelen menfi ilişkilerin oluşturduğu atmosfer halen varlığını sürdürmektedir. Yeni hükümet ve yeni cumhurbaşkanını seçen İsrail yönetimi göreve kendinden önceki yönetimin agresif dış politikalarını kısmen terk ederek başlamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrailli mevkidaşı Herzog’u arayıp tebriklerini iletmesi ve Herzog’un ilişkilerin düzeltilebileceğine yönelik verdiği pozitif mesajlar bu dönemin en önemli diplomatik haber konusu olmuştur. Ağustos ayı döneminde her ne kadar İsrail medyasında Türkiye ile ilgili yeni ya da farklı bir gündem oluşmamış olsa da, dolaylı yoldan Türkiye’nin komşu ve bölge ülkeleriyle yaptığı sorunları çözme girişimleri İsrail tarafından dikkatle izlenmektedir.
JerusalemPost 31 Ağustos’ta girdiği haberinde, Recep Tayyip Erdoğan’ın Abu Dabi Prensi ve fiili olarak Arap Emirliklerinin en güçlü siyasi figürü olan Muhammed bin Zayid ile görüşmesini ele almıştır.[5] Bu görüşmede ikili ilişkilerin önemine vurgu yapan iki liderin daha uzlaşmacı bir politikaya yöneldiklerini aktaran JerusalemPost, ideolojik olarak birçok yerde aleyhinde çalışan ve açıktan tavır takınan BAE ile ilişkilerini normalleştirmek isteyen bir Türkiye’nin, İsrail ile olan siyasi sorunlarına da çözüm odaklı yaklaşma ihtimaline, haberinin satır aralarında yer vermiştir. İsrail medyasında Türkiye’yi eleştiren haber sayısının son dönemlerde azalması da, iki ülke arasında normalleşme dönemine hazırlık olarak yorumlanabilir. Her ne kadar Türkiye karşıtı haberlerde kullanılan sert dilde azalma görülse de, Türk hükümetinin Hamas ve Müslüman Kardeşlerle olan bağları, İsrailli dış politika analistlerinin pozitif bir perspektiften bakmalarını engellemektedir.
Şekil 5: Erdoğan ile Muhammed bin Zayid arasında gerçekleşen telefon görüşmesi İsrail basınında yer buldu.
JerusalemPost gazetesinde 22 Ağustos’ta yayımlanan ve Türkiye’nin Afganistan’da yaşanan son gelişmelerdeki tavrına odaklanılarak kaleme alınan yazıda gördüğümüz “İslamcı ve yayılmacı” nitelendirmesi ile Türkiye’nin dış politikası, Hamas ve Müslüman Kardeşler üzerinden Taliban’a bağlanılarak İsrail için dolaylı bir tehdit olarak aktarılmıştır.[6] Türkiye’nin Afganistan’daki proaktif ve müdahaleci dış politikasını Amerika ile olan güven eksikliğini azaltmaya yönelik hamle olarak değerlendiren İsrail, Türkiye’nin Afganistan’daki politikalarının birebir kendisine yansıyan bir tarafı olmadığından bekle ve gör politikası uygulamaktadır.
Türkiye’nin gelişen ve büyüyen İHA/SİHA projeleri İsrail’in gündemindeki yerini korumaktadır. İnsansız askeri hava araçları üretiminde onlarca yıldır dünyayı domine eden ve halihazırda en çok talep gören İHA/SİHA sınıflarını üreten İsrail, bu pazara yeni giren ve aktif operasyon sahalarında gösterdiği başarılarla İHA pazarını yavaş yavaş domine eden Türk İHA/SİHA’larını kendisine rakip olarak görmektedir. Bu nedenle gerek Libya gerekse Karabağ ile alakalı haberlerde önemle üzerinde durdukları konu yine Türkiye’nin insansız hava aracı teknolojisindeki yükselen değeri olmaktadır. İsrail yapımı Heronlara kıyasla daha avantajlı olması, Bayraktar TB2 ve ANKA gibi Türk SİHA’larının İsrailli muadillerinin pazar payını ciddi oranda kestiği yapılan yorumlar arasındadır. Bu gelişmelerin yanı sıra Türkiye’nin askeri teknolojide dışa bağımlılığının azalması da İsrail açısından kendisine yönelik potansiyel bir tehdit olarak algılanarak halen gündemden düşmeyen bir konu olma özelliğini korumaktadır.
Türkiye’de peşi sıra meydana gelen ve ciddi can ve mal kayıplarına yol açan sel ve orman yangınlarında İsrail’in yardım teklifi ile Kudüs civarlarında çıkan yangınlarda Türkiye’nin yardım teklifi, bu ayın ana gündem maddelerini oluşturmuştur. Türkiye’de muhalefet başta olmak üzere, vatandaşların bir kısmının da dillendirdiği, yangına yetersiz müdahale konuları İsrail basınının üzerinde özellikle durduğu konulardan olmuştur. Nitekim sonradan yalanlanan ve doğru olmadığı ortaya çıkan, Türkiye’nin İsrail’in yardım teklifini geri çevirdiği iddiaları da yine ana gündem maddelerinden biri olmuştur. Anadolu Ajansı muhabiri Turgut Alp Boyraz, çeşitli gazeteci ve sanatçılar tarafından dillendirilen bu iddiayı doğrulatmak için İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne ulaşmış ve söz konusu iddianın doğru olmadığını bizzat İsrail tarafından teyit ettirmiştir. Nitekim haberin asılsız çıkması sonrasında İsrail büyükelçiliği, birçok su tankı alarak yangına müdahale eden belediyelere hibe etmiştir.
Şekil 6: Orman yangınları esnasında Türkiye’ye destek olan ülkelere yönelik yayımlanan teşekkür mesajında İsrail’e de yer verildi.
SONUÇ:
Türkiye-İsrail arasındaki inişli çıkışlı grafik günümüzde de devam etmektedir. Nitekim karışık siyasi mesajların verildiği bu dönemde normalleşme yolunda adımlar atıldığı bir günün ertesinde çok sert siyasi restleşmeler de vuku bulabilmektedir. Bundan mütevellit Türkiye İsrail ilişkilerini yalnızca söylemler bazında incelemeyip, kısa bir dönemden ziyade daha uzun zaman periyotlarında değerlendirmek daha yararlı olacaktır. Doğal afetler gibi olaylarda her iki ülkenin de birbirine yardım götürme çabaları halen toplum nezdinde karşılıklı bir hoş gözükme siyaseti uygulandığının ve açık kapı bırakıldığının sinyalleri olarak okunabilir. Türkiye’nin Filistin meselesinde net bir tavra sahip olması ve İsrail’in Türkiye’ye karşı mevcut yaklaşımı göz önünde bulundurulduğunda Bennett-Lapid hükümetinin önümüzdeki yıllarda izleyeceği Türkiye politikalarının da Hamas ve Filistinliler üzerinden şekilleneceği görülebilir.
Referanslar:
- https://yetkinreport.com/2021/08/08/israilden-yangin-sondurme-ucaklari-dosyasini-aciyoruz/
- https://www.inss.org.il/publication/erdogan-and-cyprus/
- https://dayan.org/content/afghanistan-offers-opportunity-repair-turkey-nato-relations
- https://besacenter.org/the-rise-and-rise-of-turkish-drone-technology/
- https://www.jpost.com/middle-east/turkish-pres-erdogan-holds-talks-with-uae-crown-prince-bin-zayed-678216
- https://www.jpost.com/middle-east/turkey-sees-afghanistan-as-lever-for-global-agenda-analysis-677405