İsrail’in Gözünden Körfez ve Türkiye | 21 – 31 Ağustos Raporu

İsrail Basını ve Araştırma Merkezlerinde Körfez ve Türkiye Hakkında Çıkan Yayınlar
‘‘Sınır Yok: Türkiye-Azerbaycan-İsrail Üçlüsü ve Büyük Orta Doğu’’ başlığıyla Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika Çalışmaları Merkezinde yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[1]
- Karabağ Savaşı sürecinde Türkiye ve İsrail, Azerbaycan ile aynı safta yer aldı. Türkiye ile İsrail arasındaki uzlaşı süreci göz önüne alındığında bu üç ülke arasındaki ilişki stratejik ortaklığa dönüşebilir.
- Azerbaycan’da önemli bir Yahudi topluluğu vardır ve uzun yıllardır güven içinde yaşamaktadır.
- İsrail, petrol ihtiyacının yarısından fazlasını Azerbaycan’dan sağlamaktadır.
- Azerbaycan, Hindistan’dan sonra İsrail askeri sanayisinin en büyük ikinci müşterisidir.
- İran’la sınır komşusu olmasına rağmen İsrail’in Azerbaycan’a teknoloji transferinde bulunması, ilişkilerin stratejik niteliğinin açık bir göstergesidir.
- Karabağ Savaşı sonrası Ermeni yanlısı gruplar İsrail’e baskı uyguladı. Ancak İsrail çıkar temelli lobi gruplarına boyun eğmek yerine stratejik ortağının yanında durmayı tercih etti.
- Savaş sonrası ilişkilerde yeni bir pencere açıldı. 2021 yılında Azerbaycan İsrail’de diplomatik temsilcilik açma kararı aldı. İki ülke arasında tarım ve gıda güvenliği konusunda önemli anlaşmalar imzalandı.
- Bakü, Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin üçüncü bir tarafa karşı geliştirilmediğini belirtse de Azerbaycan ve İsrail açısından İran ortak tehdittir.
- İran nükleer tehdidine karşı bölge ülkeleri bir araya gelmelidir.
- Türkiye-Azerbaycan-İsrail üçlüsü Bakü’nün stratejisi ve bölge jeopolitiği açısından yerinde bir hamle olacaktır.
- Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde ülkeler enerji ve gıda güvenliği politikalarını gözden geçirmelidir. Azerbaycan’ın enerjisi, Türkiye’nin kaynakları ve İsrail’in teknolojisi bir araya geldiğinde olası krizlere karşı esnek çözümlere olanak sağlıyor.
- Bu üçlü, ortak projelerle Orta Asya’daki etkinliklerini artırabilir.
‘‘Orta Doğu Değişiyor, İsrail Buna Hazır Olmalı’’ başlığıyla The Jerusalem Post gazetesinde yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[2]
- Biden’ın temmuz ayındaki Orta Doğu gezisi, bölgenin jeopolitik paradigmasındaki değişimi gösterdi. Bu değişimin temel sebepleri şu şekilde özetlenebilir:
- Süper güçlerin tutumlarındaki değişim
- Yeni bölgesel dinamikler
- Jeo-ekolojik gelişmeler
- Biden’ın bölge turunun en önemli ayağı İsrail değildi.
- Filistin meselesi artık merkeziliğini kaybetti.
- Biden, Filistinlilere yalnızca ekonomik jestlerde bulunmakla yetindi.
- Gezinin en önemli ayağı şüphesiz Suudi Arabistan’dı.
- Petrol fiyatlarındaki artış, ABD’yi bu ziyarete mecbur bıraktı.
- Ziyaret, ABD’nin bölgede etkinliğini azaltma politikasında belirgin bir değişimi gösteriyor.
- Bölgesel aktörler, ABD’nin önceliklerini değiştirmesinden ciddi derecede etkilendi.
- Bölgede ABD varlığının azalması endişesi İsrail’e yeni bölgesel dostlar kazandırdı.
- ABD, İran’a karşı dahi güç kullanmaktan kaçınıyor. Bölge ülkeleri alternatif güvenlik denklemleri kurma ihtiyacı hissediyor.
- Körfez ülkelerini İsrail’e yönlendiren ve İbrahim Anlaşmalarına zemin hazırlayan, bu endişe oldu.
- İsrail ile Arap devletleri arasında artan angajman -İran tehdidinin de etkisiyle- bölgede çıkar temelli yönelimlerin öne çıkmasını sağladı.
- Filistinlilerle dayanışma gibi prensipler arka planda kaldı.
- Bu bölgesel dönüşüm sürecinde İsrail, hem yeni fırsatlarla hem de zorluklarla karşılaşacaktır.
- Artan İran tehdidi göz önünde bulundurularak İsrail, bu dönüşüm sürecinde Orta Doğu’daki konumunu geliştirmek ve güçlendirmek için stratejik ve dengeli bir politika takip etmelidir.
‘‘Türkiye-İsrail Normalleşmesi: Devam Edecek mi?’’ başlığıyla INSS’te yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[3]
- Türkiye ve İsrail, büyükelçilerini geri göndererek ilişkilerinde tam normalleşme kararı aldı.
- Önceki benzer süreçlerden farklı olarak bu kez İsrail temkinli davranırken Türkiye süreci hızlandırmaya istekli görünüyor.
- Türkiye’nin bu tavrının arkasında normalleşme sürecini Haziran 2023 seçimlerinden yeterince önce sona erdirerek, İsrail ile normalleşmenin seçmen tercihleri üzerindeki olumsuz etkisini kırmak olabilir.
- Türkiye, İsrail ile ilişkilerini iyileştirmeyi Washington’a giden bir yol olarak görüyor.
- Temmuz ayında Amerikan Kongresi, Türkiye’ye F-16 jetlerinin satışına ilişkin kısıtlayıcı değişiklikleri kabul etmişti. O dönemde Amerikan Yahudi Komitesi, (AJC) Kongre üyelerine bir mektup göndererek değişiklikleri desteklediklerini ifade etmişti.
- Gelecekte Ankara, Türkiye-ABD ilişkilerindeki olası bir bozulmayı İsrail ile olan ilişkilerine bağlayabilir.
- İsrail ile normalleşme, Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır da dâhil olmak üzere Orta Doğu’daki diğer ülkelerle yürüttüğü normalleşme süreçleriyle de örtüşmektedir.
- Bu normalleşmelere paralel Ankara’nın son dönemde Esed’e yönelik dahi olumlu sinyaller vermesi, Türk dış politikasının sıfırlanması olarak değerlendirilebilir.
- Bu yumuşamanın aksine Türkiye’nin, Yunanistan’a ve GKRY’ye karşı tavrı gün geçtikçe daha da keskinleşiyor.
- İlişkilerin geleceği açısından belirleyici olabilecek bir diğer konu ise Filistin meselesidir.
- Türkiye geçmişteki net İsrail karşıtı pozisyonunun aksine yeni dönemde İsrail ile olan ilişkileri ile Filistin ile olan ilişkilerini dengelemeye çalışıyor.
- Çeşitli olumlu göstergelere rağmen Türkiye’nin Hamas’a karşı tutumunun değişip değişmediği net değil. Erdoğan’ın İsrail’in Hamas’a yönelik taleplerine olumsuz cevap vermesi ilişkileri etkileyebilir.
- Türkiye’nin İsrail ile ilerletmek istediği en önemli konulardan birisi de İsrail doğal gazının Türkiye’ye ya da Türkiye üzerinden ihraç edilmesidir.
- Böyle bir proje ile Türkiye, Rus gazına bağımlılığını azaltabilir ve Avrupa’ya enerji transferi noktasındaki konumunu güçlendirebilir.
- İsrail açısından böyle bir proje Yunanistan, GKRY ve Mısır gibi bölgesel müttefikleriyle arasının açılmasına neden olacaktır.
- Ayrıca, mevcut İsrail gazı miktarı, üretim maliyetleri ve İsrail’in diğer ülkelere olan mevcut taahhütleri göz önüne alındığında, böyle bir projenin ekonomik açıdan uygulanabilir olup olmadığı hâlâ net değil.
- İlişkilerin geleceği açısından olumlu senaryolar üretmek de mümkündür.
- İsrail ile Türkiye arasında olumlu ilişkilerin geliştirilmesi, her iki ülkenin karşı karşıya olduğu asıl tehditlere odaklanmasına imkan sağlayacaktır.
- İsrail, diğer bölgesel müttefikleriyle birlikte Türkiye’yi bölgesel forumlara entegre etmenin yollarını aramalıdır.
- Türkiye-İsrail ilişkileri, Türkiye’nin Filistin politikalarına etki etme potansiyeli taşımaktadır. (Örneğin, Filistinlilere yönelik Batı Şeria’dan yapılacak ve Türk hava yolu şirketleri tarafından gerçekleştirilmesi beklenen uçuşların başlatılması gibi)
- Sonucu ne olursa olsun normalleşme süreci ılımlaştırıcı bir etkiye sahiptir.
Referanslar