Saadet Partisi Millet İttifakı’nda mı kalacak, Cumhur İttifakı’na mı katılacak?
Parti içinde tartışma, Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun 2018 genel seçimlerinde “Millet İttifakı”na katılma kararının ardından başlamıştı. Bu ittifak, İslamcı Saadet Partisi’nin, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin oluşturduğu muhafazakar sağa karşı; muhalif ve lâik Cumhuriyet Halk Partisi ile aynı safta yer alması anlamına geliyordu.
Saadet Partisi bu ittifaka dahil olarak 20 yıl aradan sonra ilk kez TBMM’ye 2 milletvekili ile girmeyi başardı. Parti, iktidara karşı siyasetinde bu ittifak çerçevesinde hareket eder hale geldi. Saadet Partisi, söylemlerinde; kuruluşundan bu yana olduğu gibi İslami meselelere ve dış politikaya odaklanmak yerine ülkenin ekonomik sorunlarına ve özgürlük meselelerine yoğunlaştı.
Bu ittifak çerçevesinde parti lideri Temel Karamollaoğlu, partinin daha “açık” bir ideolojiyle, ittifakta yer alan lâik partilerle ilişkilerini yönetebilen yeni ve genç kadrolara ihtiyaç duyduğunu düşünmesi parti içerisinde geniş tartışmalara yol açmıştır. Öyle ki; parti içinde bazı kesimler partinin kendi kimliğini kaybederek Millet İttifakı potasında eridiğini düşünmüştür.
Oğuzhan Asiltürk liderliğindeki partinin geleneksel İslamcı düşüncesini benimseyenler, partinin iki paralel eğilim içinde kendini kaybettiğini ve tehlikeli bir yolda ilerlediğini savunmuştur.
İlk eğilim: Saadet Partisi, müttefikleri ile ilişkilerini olumsuz anlamda etkileyebilecek herhangi bir “radikal” söylemde bulunmaksızın; tamamen İslami söylemlerden kaçınmış ve hükümete yönelik eleştirisini yalnızca ekonomik ve sosyal meselelerle sınırlı bırakmıştır.
İkinci eğilim: Partinin; yönetim ve merkez komitesini; Saadet Partisi’nin geleneksel ideolojisine daha az bağlı yeni liderlerle değiştirmesi. Bu değişim hamlesi, Ankara’daki parti yönetimiyle sınırlı kalmamıştır. Karamollaoğlu, farklı illerdeki parti liderlerini değiştirmek için çabalamış, İstanbul İl Başkanı Abdullah Sevim’i görevden almaya kalkışınca partinin iki kanadı arasında büyük bir tartışma patlak vermiştir. Sevim, kendisini bu göreve aday gösteren kişinin Oğuzhan Asiltürk olduğunu ve görevini bırakmayı reddettiğini ifade ederek değişime direnmiştir. Ta ki Oğuzhan Asiltürk araya girip “fitne”ye karşı istifasını isteyinceye kadar!
Saadet Partisi’nin izlediği bu politika geniş kitlelerde tepkiyle karşılandı. Partinin gençlik kolu olan Anadolu Gençlik Derneği, parti kararlarından uzakta, bazen de parti kararlarının aksi yönünde hareket ederek; Oğuzhan Asiltürk’ün etkisiyle hareket etti. Bu da taraflar arasındaki ayrılıkların büyümesine ve basına yansımasına neden oldu.
Parti içindeki kanatlar arasındaki ayrılıkların en göze çarpanı, Boğaziçi örneğiydi. Üniversiteye yeni rektörün atanmasına karşı çıkan öğrenciler, Türk halkının tepkisine yol açan Kabe’ye yönelik hakaret içerikli pankartlar taşımıştı. O dönemde Anadolu Gençlik Derneği, Kabe’ye hakareti kınayan bir gösteri düzenledi. Türk halkının bu saygısızlığa karşı yekvücut olmasına rağmen, Saadet Partisi İl Gençlik Kolları Başkanlığı yapan Ali Aktaş, yaptığı açıklamalarda, görüntülerin bir ifade özgürlüğü olduğunu ve Kabe’ye hakaret içermediğini belirtti!
Bu açıklamalar, Oğuzhan Asiltürk’ü Saadet Partisi’ndeki yeni kadrolara açık bir itiraz mesajı ileterek; Ali Aktaş’ı partiden ihraç etmek için bizzat müdahale etmesine yol açtı.
2023 yolunda AK Parti ve Erdoğan’ın yakaladığı tarihi fırsat
Erdoğan, 2018 genel seçimlerinde Saadet Partisi’nin muhalefet kanadında yer alan Millet İttifakı’na katılmasını pek önemsemedi. Bilakis, hem 2018 seçimlerinde hem de önceki seçimlerde MHP’nin etkisi altında onlarla ittifak yapmayı reddetti. Ancak, AK Parti 2019 yerel seçimlerinde ilk kez İstanbul’u kaybetti. AK Parti, İstanbul’u yeniden alabilmek için Saadet Partisi’nin aldığı az sayıdaki oyun yeterli olduğunu fark edince, Saadet Partisi ile ilişkilerini yeniden tesis etme çabasına girdi.
Bu yakınlaşma hamlesi, AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın Milli Görüş hareketinin köklü gazetesi Milli Gazete’yi ziyaret etmesiyle başladı. Yıldırım, ziyaret sırasında şu mesajı vermişti: “Kardeş, kardeşin safında durur, başkalarının safında değil!”
İkinci turu düzenlenen İstanbul seçimlerinde bu çabalar AK Parti’nin kazanmasına yetmedi. CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu seçimi kazandı. Böylece AK Parti, seçimlerde herhangi bir kesimin oyunu kaybetmemenin önemini anladığı acı bir ders aldı.
2019 seçimlerinden sonra, parti içindeki bazı kaynaklara göre Saadet Partisi’nde Oğuzhan Asiltürk’e yakın kişiler ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nden yetkililer arasında çeşitli görüşmeler gerçekleşti. Bu görüşmeler kapalı kapılar ardında gerçekleşti. Ta ki, 2021 yılının başlarında Ramazan’ın ikinci gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asiltürk ile birlikte iftar yapana dek…
Görünüşe göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, geleneksel İslami kökenli figürlere güvenmek istiyor. Bunun nedeni; ittifak yaptığı milliyetçilerin devlet kurumlarındaki hakimiyetini azaltmak ve milliyetçiler içindeki farklı kanatlar arasında ekonomik konularda yaşanan çekişmeler üzerinden kamuoyunda Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı’nın zedelenen imajını düzeltmek.
Gelecek senaryoları:
Saadet Partisi içerisindeki geleneksel İslami eğilim, bugün AK Parti ile ilişkiler konusunda bir iç çatışma da dahil, iki akım arasında önemli bir yol ayrımında:
Temel Karamollaoğlu liderliğindeki akım; AK Parti ve Erdoğan’ın Türkiye’ye çok zarar verdiğine inanıyor. Erdoğan’ı devirmek ve 2023 seçimlerini kazanmasına izin vermemek için aşırı lâik sol dahi olsa herhangi bir partinin yanında yer almayı meşru görüyor.
Oğuzhan Asiltürk’ün başını çektiği akım; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde Ayasofya Camii’ni açma politikaları ile Batı ve Amerikan karşıtı hamlelerinin Milli Görüş hareketinin vizyonu çerçevesinde olduğuna inanıyor. Bu nedenle içeride ve dışarıda zor bir dönemden geçilen bu süreçte Erdoğan’a destek verilmesi gerektiğini düşünüyor. Daha önce iki taraf arasında emsali olmayan bir adım olarak; Cumhurbaşkanı Erdoğan da böyle bir işbirliğine yeşil ışık yakıyor.
Yukarıda zikredilen gelişmeler ışığında, Saadet Partisi içerisindeki mevcut tablo iki senaryo ile sonlanabilir:
Birinci senaryo; büyük olasılıkla; tabanın geniş kitlesini etkileyen Oğuzhan Asiltürk’ün Saadet Partisi’nin mevcut yönetimini ortadan kaldırmayı başarmasıdır. Parti yönetiminin değiştirilmesi; partinin politikasını ve Türkiye siyasi haritasındaki konumunu da değiştirecektir. Şayet bu senaryo gerçekleşirse, Saadet Partisi’nin Millet İttifakı yerine Cumhur İttifakı ile daha fazla yakınlaşmasına tanık olacağız. Bu değişim partinin genel kongresinin tekrar yapılmasından sonra Temel Karamollaoğlu’nun kaybetmesiyle mümkün olacaktır.
İkinci senaryo ise; Temel Karamollaoğlu’nun bir sonraki kongrede yeniden genel başkan olmasıdır. Bu da Saadet Partisi içinde büyük bir bölünmeye yol açacaktır. Bu bölünme; Karamollaoğlu liderliğindeki partinin geleneksel İslamcı kesimden uzaklaşarak; Türk seçmeninin yüzde 1,5’ini temsil eden parti seçmeninin oylarının Oğuzhan Asiltürk’e yakın olanlar tarafından kurulabilecek yeni bir partiye kaymasına yol açabilir.
Bu iki senaryodaki değişmez faktör, parti içindeki iki akım arasındaki sorunların geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşmış olmasıdır.
]]>