hamas – Anadolu Yakın Doğu Araştırmaları Merkezi http://ayam.com.tr Thu, 03 Jun 2021 13:02:05 +0000 tr hourly 1 http://ayam.com.tr/wp-content/uploads/2020/08/cropped-ayam-logo-100x100.png hamas – Anadolu Yakın Doğu Araştırmaları Merkezi http://ayam.com.tr 32 32 182085277 FİLİSTİN-İSRAİL GERGİNLİĞİ – YENİ DENGELER STRATEJİK HESAPLAR http://ayam.com.tr/analiz/filistin-israil-gerginligi-yeni-dengeler-stratejik-hesaplar/ http://ayam.com.tr/analiz/filistin-israil-gerginligi-yeni-dengeler-stratejik-hesaplar/#respond Thu, 03 Jun 2021 12:36:02 +0000 http://ayam.com.tr/?p=2505 Mayıs 2021’de İsrail Güvenlik Güçleri’nin Mescid’i Aksa’da yaptığı tahrikler sonrasında vuku bulan Filistin-İsrail gerginliği önceki çekişmelerden farklı olmuştur. Hamas’ın füze sistemlerinin kapasitesi ve menzillerinin gelişmişliği iki taraf arasındaki asimetrik dengeyi Hamas lehine çevirmiştir. Filistin-İsrail arasında yaşanan 11 günlük savaş ve akabinde yaşanan olaylar önümüzdeki günlerde bu problemin yeni gelişmelere gebe olduğunu göstermektedir. 14 yıldır abluka uygulanan Gazze’nin ciddi bir direniş sergilemesi, Gazze’de en önemli aktör olan Hamas’ın önümüzdeki süreçte uluslararası ve bölgesel aktörler tarafından dikkate alınacağını göstermektedir. Ayrıca, Donald Trump döneminde ABD’nin öncülüğünü yaptığı ve Arap devletlerinin İsrail ile normalleşmesini sağlayan “Yüzyılın Anlaşması” dahil Filistin’in yalnızlaştırılması projesinin çöktüğü görülmüştür. Yaşanan gelişmeler, bu ülkelerin hesaplarını tekrar gözden geçirmelerine zemin hazırlayacağı gibi İsrail’in hâlâ ciddi bir güvenlik zafiyeti içerisinde olduğunu göstermesi açısından önemli bir hadise olmuştur. Bu süreçte görünen; İsrail’in ve İsrail’i destekleyen tüm tarafların prestijlerini kaybetmiş olmalarıdır. Kısacası; kazanan, Filistin ve bileşenleri, kaybedenler ise İsrail ve İsrail’le normalleşme yönünde adım atanlar olmuştur. 

Yaşanan hadiseler her iki kesim üzerinde ciddi psikolojik etki bırakmıştır. Savaş tüm yıkımına rağmen Filistin halkında bir umut, İsrailliler arasında ise ciddi bir güvenlik endişesi oluşturmuştur. İki taraftaki bu endişe verici duygunun ileride yaşanacak olaylara yansıması, tüm güvenlik kaygılarının da temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden Netanyahu ile Trump’ın öncülük ettiği Filistin’i yalnızlaştırma politikasının çöktüğü ve yerine konulabilecek alternatif bir politikanın da olmadığı ifade edilebilir. Ayrıca Şeyh Cerrah mahallesi olayları ve akabinde yaşanan Mescid-i Aksa saldırılarına karşı Gazze’nin kendini kalkan yapmış olması unutulacak bir tutum olmayacaktır. Bilakis tüm Filistinlilerin asıl konuya, yani “Filistin’in geleceğini, bütünlüğünü ve kutsallarını koruma” içgüdüsüne yönelmesine hizmet edecektir. 

Olayların diğer Filistin şehirlerinde gösterilere sebep olması, İsrail yönetimini çıkmaza sokan farklı bir gelişme olmasının yanı sıra tüm Filistinli gruplar nezdinde Hamas’ın kendini daha fazla kabul ettirmesi açısından Hamas adına bir güç gösterisi sayılacaktır. Bundan sonraki süreçte kendini uluslararası dengede kabul ettirecek bir kapı aralamış olması açısından Hamas, nitelikli bir siyasî mevzi kazanmış durumdadır. Bu minvalde, Batı Şeria’daki gelişmelerden dolayı Mahmut Abbas ve Fetih yönetimi de etkisiz bir pozisyona düşmüştür. 

Seçimlerden sonra hükümet kurma çabalarıyla boğuşan Binyamin Netanyahu’nun yürüttüğü gerginlik politikalarının başarısız olduğu görülmektedir. Netanyahu yönetiminin bu aşamada ortaya çıkardığı en büyük sonuç ise; İsrail’in artık dokunulabilir, başkent dahil tüm stratejik alanların vurulabilir bir tehdit altında olduğu sonucudur. Ateşkesin sağlanması aşamasında Mısır’ın devreye alınmış olması, bu girişimin ABD ve İsrail merkezli bir plan olduğunu gözler önüne sermektedir. Özellikle, Gazze’ye yönelik tüm yaptırımlarına rağmen Mısır’ın bu süreçte ön plana alınmış olması, bu ülkenin dünü ve bugünü açısından ciddi bir tezat oluşturmaktadır. Mısır iç kamuoyunda yükselen tepkileri bastırmak ve Sisi yönetiminin prestijini ön plana çıkarmak için yürütülen bu gelişmeler, gündeme getirilen Gazze’nin imarı sürecinde planlanacak bazı olaylar için bir ipucu olabilir. Zira yaşanan saldırılarda binlerce yaralı olmasına rağmen sadece 20’ye yakın yaralının Mısır’a getirilerek Sisi yönetimi lehine bir propagandaya dönüştürülmesi ve mecbur kalınan ateşkesin Mısır üzerinden yürütülmüş olması, Biden yönetiminin Mısır üzerinden Gazze ile ilgili bir planın eşiğinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca Mısır’ın tüm ekonomik sıkıntılarına rağmen Sisi yönetimi tarafından 500 milyon dolarlık bir yardım paketi sözünün verilmiş olması da konu hakkında soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. 

Bu gelişmeler önümüzdeki süreçte Biden yönetiminin direkt olmasa da Hamas’la temas halinde olacağı, İsrail’in ise oluşan güvenlik zaaflarını masaya yatıracağı ve Gazze’nin imarı söylemiyle bölgede (uzun) bir müddet sükûnetin yaşanacağı yönünde kanaatleri beraberinde getirmektedir. Nitekim, İsrail Demir Kubbe’nin tazmini için ABD’den 1 milyar dolarlık yardım talebinden bulunmuştur. Ancak her iki tarafın daha ciddi hazırlıklara yöneleceği bu sükûnet döneminden sonra daha kapsamlı bir gerilimin yaşanabileceği günler uzak olsa da bölgede tansiyonun düşmeyeceği bilinmektedir. Hamas’ın son dönemlerde çok nitelikli füzeleri ve askerî mühimmatı üretmiş olması tüm tarafları derinden düşündürmekte ve bu alt yapının çökertilmesine yönelik istihbarat faaliyetlerinin önümüzdeki süreçte hız kazanacağı öngörülmektedir. 

Hamas, hâlâ ABD terör listesinde olan bir örgüt. Bazı kaynaklar, ABD’nin Gazze’den İsrail’e yönelik gelişen tehditleri ortadan kaldırmak ya da hafifletmek amacıyla Mısır ve Katar üzerinden Hamas’la ilişki kurmayı düşünebileceği gibi, Hamas’ın İran destekli askerî kanadına karşı da Katar ve Türkiye’ye yakın siyasî kanadına dolaylı yollardan destek verebileceğini de dile getirmektedir. ABD ve İsrail güvenlik merkezlerinin tahmin etmediği bir şekilde gelişen son olayların güvenlik uzmanlarının kafasını ciddi bir şekilde karıştırdığı görülmekte olup bu kafa karışıklığının da uzun süre devam edeceği öngörülmektedir. 

Bütün güvenlik uzmanlarını düşünmeye sevk eden konuların başında, Hamas’ın silah gücünün ne kadar olduğu ve menzili her geçen gün artan füze tekniğini/teknolojisini nasıl elde ettiği ve bu üretimin, bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu 363 kilometrekarelik bir alan içinde nasıl yaptığı gelmektedir. Mursi döneminden başlayarak günümüz Sisi yönetimine kadar Mısır üzerinden bir destek sağlanmadığı kesin olduğuna göre bu gelişmelerin, Lübnan Hizbullah’ı, dolayısıyla İran’dan alınan bir destek olduğu da pek inandırıcı gelmemektedir. Görünen; fikir ve teknik destek olarak başta İran ve Irak gibi dış güçlerden yararlanılmış olsa da fizikî hazırlığın Gazze sınırları içinde olduğu yönündedir. Tüm bu gelişmelerle beraber bu süreçte Hamas’ın verdiği en önemli mesaj, Kudüs’e bir saldırı olursa Gazze’nin, Gazze’ye bir saldırı olursa da işgal edilen topraklardaki bütün Filistinlilerin ayaklanacağıdır.

Önümüzde duran en kritik sorular ise şunlardır:

Hamas, bilerek ve planlayarak mı bu savaşa girdi yoksa kendisi bile olayların bu şekilde gelişeceğini ya da sonuçlanacağını tahmin etmemekte miydi? Planlayarak yürütülen bir süreç ise, Hamas bundan sonraki süreçlere hazır mı? Planlanan bir şey değilse; Hamas bundan sonra yaşanabilecek tüm olayların sonuçlarına katlanabilecek mi ya da yaşanabilecek yeni trajedilere karşı Hamas’ın tavrı ne olacak?

]]>
http://ayam.com.tr/analiz/filistin-israil-gerginligi-yeni-dengeler-stratejik-hesaplar/feed/ 0 2505