2 Kasım 2021: Bennett-Selman bin Hamad el-Halifa Görüşmesi
İsrail Başbakanı Naftali Bennett ve Bahreynli mevkidaşı Selman bin Hamad el-Halifa, Glasgow’da gerçekleştirilen BM İklim Konferansının oturum aralarında bir araya geldi. Bu görüşme, İbrahim Anlaşmalarından bu yana iki ülke Başbakanları arasında gerçekleşen ilk görüşme olarak kayda geçti. Görüşme hakkında detaylı açıklama yapılmazken Bahreyn Haber Ajansı, görüşmede bölgesel kalkınma, barış ve istikrarı koruma konularının vurgulandığını belirtti.
4 Kasım 2021: Hükümet, Bütçe Sınavından Geçti.
İsrail’in 2021 bütçesi 61’e karşı 59 oyla meclisten geçti. Böylece 2018 yılından bu yana ilk kez bütçe onaylanmış oldu. Bütçe sürecinde yaşanılacak olası bir olumsuzluk koalisyonun dağılması ve erken seçim için önemli bir sinyal olarak ele alınıyordu. Ancak hükümet bu testten başarıyla geçmiş oldu. Bütçede en çok dikkat çeken kalem ise Arap toplumunun şartlarını iyileştirmek için ayrılan 10 milyar dolarlık finansman oldu.
11 Kasım 2021: ABD, İsrail, Bahreyn ve BAE Ortak Deniz Tatbikatı
ABD, İsrail, Bahreyn ve BAE Kızıldeniz’de ortak askeri tatbikat gerçekleştirdi. Beş gün süren tatbikat hakkında Jerusalem Post’a açıklama yapan İsrailli bir yetkili, tatbikatın “İranlı düşmanlarının varlığına ve Orta Doğu sularındaki saldırganlığına tepki olarak gerçekleştirildiğini” ifade etti. Tatbikat, normalleşme süreci sonrasında BAE ve Bahreyn’in katılımıyla gerçekleşen ilk askeri tatbikat olarak kayda geçti.
15 Kasım 2021: ABD BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield – Bennett Görüşmesi
ABD BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, İsrail’e gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında Başbakan Naftali Bennett ile bir araya geldi. Toplantı öncesi yaptığı açıklamada Thomas-Greenfield, İsrail’in Arap komşularıyla ilişkilerini geliştirme noktasında attığı adımların bölgeyi daha güvenli ve müreffeh hale getirdiğini vurgularken, İsrailli ve Filistinlilerin eşit ölçüde özgürlük, refah ve güvenliği hak ettiğine inandıklarını ifade etti. Ziyaretin ana gündem maddelerinin ABD’nin Kudüs’te açmak istediği konsolosluk, İsrail’in Batı Şeria’da yürüttüğü inşa faaliyetleri, 6 Filistinli STK’nın terör listesine alınması gibi konular ve BM’nin bu hususlarda İsrail’e karşı takındığı tavır olduğu tahmin ediliyor.
22 Kasım 2021: BAE-Ürdün-İsrail Enerji ve Su Alanında Ortak Niyet Beyanı
Ürdün, BAE ve İsrail, enerji ve su alanında ortak bir projenin fizibilite çalışmaları için niyet beyanı imzaladı. Ürdün tarafından yapılan açıklamada beyanın hukuki açıdan bir anlaşma niteliği taşımadığı ifade edildi.
24 Kasım 2021: Benny Gantz’dan Fas Ziyareti
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz Fas’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret esnasında İsrail ve Fas arasında istihbarat, savunma sanayii ve eğitim gibi alanlarda iş birliği mutabakat zaptı imzalandı. Ziyaretin ikinci günü olan 25 Kasım tarihinde İsrailli Calcalist gazetesi, İsrail Savunma Bakanlığının siber yazılım satışına izin verdiği ülkeler listesinde büyük oranda bir eksiltmeye gittiğini açıkladı. Calcalist tarafından açıklanan listede Suudi Arabistan ve BAE gibi Fas’ın da yer almaması dikkat çekti.
25 Kasım 2021: Katar-İsrail Arasında Elmas Ticareti Anlaşması İddiası
İsrailli Globes gazetesi Katar ile İsrail’in elmas ticareti noktasında bir anlaşmaya vardığını iddia etti. İddiaya göre Dubai benzeri bir modelde serbest elmas ticareti bölgesi kurmak isteyen Katar, İsrailli tüccarların bölgeye erişim noktasında ayrımcılığa uğramayacağını deklare etti. Anlaşmanın ilk planda ciddi bir ticari getirisi olmayacağının belirtildiği haberde, anlaşmanın ikili ilişkilerin vardığı noktayı ve İsrail’in bölgede ticari açıdan elde ettiği güçlü konumu göstermesi bakımından önemli olduğu ifade edildi.
26 Kasım 2021: İngiltere’nin Hamas Kararı
Birleşik Krallık siyasi ve askeri kanadı farketmeksizin Hamas’ın tamamını terör örgütü olarak tanıyan kararı kabul etti. Bu adım sonrası İsrail Başbakanı Naftali Bennett İngiliz mevkidaşı Boris Johnson’a teşekkür etti.
Kasım Ayında İsrail Basını ve Araştırma Merkezlerinde Katar ve Körfez Hakkında Çıkan Haber ve Yayınlar
“Suudi Arabistan-Lübnan Krizi: Lübnan’a Bir Darbe Daha” başlıklı yazı INSS’de yayımlandı.[1] Yazıda şu hususlara temas ediliyor:
“Orta Doğu’daki Bölgesel Sorunlara Bölgesel Çözümler” başlıklı yazı Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezinde yayımlandı.[2] Yazıda şu noktalara temas ediliyor:
“İbrahim Anlaşmaları – Siber Boyut” başlıklı yazı Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezinde yayımlandı.[3] Yazıda kısaca şu hususlara değiniliyor:
“Önce Suudi Arabistan, Şimdi Sudan: İsrail’in Normalleşme Stratejisi Neden Patlıyor?” başlıklı yazı Mitvim Enstitüsünde yayımlandı.[4] Yazıda şu noktalara temas ediliyor:
“Gizli Elmas Anlaşması, İsrail ve Katar’ı Resmi İlişkiler Kurmaya Yaklaştırıyor.” başlıklı yazı Globes gazetesinde yayımlandı.[5] Yazıda şu hususlara temas ediliyor:
Kasım Ayı Genel Değerlendirme
ABD’nin bölgeden çekilme stratejisiyle şekillenen yeni dönem, Orta Doğu’da alışılagelmiş kamplaşmaların oldukça bulanıklaştığı yeni bir denklem meydana getiriyor. Körfez ülkeleriyle İran arasındaki diyaloglar ile başlayan bu bloklar arası geçişkenlik, artık daha bariz bir biçimde kendini gösteriyor. Bir anlamda geride bıraktığımız dönemin paradigmasına temel teşkil eden İbrahim Anlaşmalarının yeni dönemde nasıl bir rol oynayacağı, İsrail açısından önemli bir mesele teşkil ediyor. Yakın zamana kadar anlaşmaların yatay genişlemesi (farklı ülkelere yayılması) noktasında bir beklenti hâkimken yeni dönemde anlaşmaların dikey genişlemesi de (var olan ülkelerle derinlik kazanması) oldukça önem kazanacak gibi duruyor. Zira bu karşılıklı uzlaşı arayışı ortamı ve kamplar arası geçişkenlik, İbrahim Anlaşmalarına taraf ülkeler ile İsrail arasındaki senkronizasyonu da etkileme potansiyeli taşımaktadır. Özellikle BAE’nin, bu süreçte izleyeceği dış politika stratejisi, İran’a karşı tutumu ve müdahil olduğu bölgesel çatışmalardaki tavrı gibi meselelerde İsrail ile tam bir uyum içinde olması zor gözükmektedir. Bununla birlikte, BAE, İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında köprü vazifesi görebilir.
Bu duruma örnek olarak BAE’nin Suriye’yi Arap Ligine kazandırma girişimleri verilebilir. Bu girişimde öncü bir rol üstlenen BAE yönetiminin İsrail ve Suriye yönetiminin talepleri ve hedefleri arasında nasıl bir denge oynayacağı kritik bir önem teşkil etmektedir. Bu noktada Tel Aviv-Abu Dabi arasındaki ilişkilerin derinliği ve iş birliğinin boyutları belirleyici bir rol oynayacaktır.
İsrail basınında yer alan değerlendirmeler, Suriye’de Beşar Esed’in meşruiyetini yeniden kazanmasını İran tehdidine karşı İsrail’in elini rahatlatacak bir adım olarak ele alıyor. Özellikle Esed’in İran’ın son saldırılarına verdiği reaksiyonlara odaklanan bu analizler, Esed’in istediği takdirde ABD ve İsrail’e yönelik İran merkezli saldırıları önleyebileceğinin mesajını verdiğini iddia ediyor. İsrail tarafından Washington’a Esed hükümetine yönelik tutumunda bir değişiklik yapması yönünde baskı yapıldığına dair bilgiler de basında yer buluyor.
Benzer şekilde Lübnan’a karşı Körfez ülkelerinin son hamleleri de İsrail ile koordinasyon noktasında bir kopukluk olarak nitelendirilebilir. Yukarıda özeti verilen, INSS’te yayımlanan Suudi Arabistan-Lübnan Krizi başlıklı yazıda da benzer endişeler dile getirilmektedir. Yazıda, Körfez ülkelerinin Suudi Arabistan önderliğinde Lübnan’a karşı aldığı yaptırım kararlarının İsrail için endişe verici olduğu ifade edilmektedir. Zira Lübnan’ın Körfez ülkelerinden ve onlardan gelen ekonomik desteklerden kopması bir anlamda Lübnan’ın tamamen Hizbullah’ın eline teslim edilmesi anlamına gelmektedir. Bu açıdan ilgili yazıda Batılı ülkelerin de dahil olduğu daha koordineli bir yaklaşımın benimsenmesi önerilmektedir. Bu göstergeler İsrail’in doğal müttefik olarak gördüğü ülkelerin dış politika hamleleri konusunda da endişeler taşıyacağına işaret etmektedir. Esasen bu durum kamplar arası sınırların esnediği yeni paradigmanın doğal bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Bu noktada bu paradigma henüz İsrail’le normalleşme yoluna gitmemiş diğer bölge ülkelerinin İsrail’e yaklaşımında pragmatik bir dönüşüme de işaret edebilir. İkili ilişkilerde ihtilaflı meselelerin ikinci plana atılarak mevcut koşullarda elverişli olan alanlarda iş birliğini öngören diplomasi tarzı yeni dönemin tipik özelliklerinden birisi olarak değerlendirilebilir. Katar ile İsrail arasında elmas ticareti noktasındaki etkileşim, ilerleyen süreçte vuku bulacak bu tarz pragmatik diplomasi hamlelerine bir örnek teşkil edebilir. Benzer şekilde bu sürecin İsrail’le daha önce normalleşme yoluna gitmiş Ürdün ve Mısır ile arasındaki ilişkileri de etkileyebileceğini ifade edebiliriz. Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsünde yayımlanan ve Ürdün-BAE-İsrail arasındaki üçlü niyet beyanını konu alan yazı da benzer iddiaları ifade ederek Ürdün ile girilen bu sürecin İbrahim Anlaşmalarının geliştirilmesi noktasında yeni bir model getirebileceğini ifade ediyor. Bu modele göre yeni yaklaşım, İbrahim Anlaşmalarına yeni ülkeler katma girişimi yerine İsrail-Arap barışının eski üyeleriyle ilişkileri güçlendirmek.
Temsil ettiği blokun merkezinde yer alan İsrail’in henüz ilişkilerini normalleştiremediği ülkelerle ilişkiler geliştirme noktasında ne denli esnek davranacağı da bir diğer soru işareti olarak ele alınabilir. Mevcut durumda İsrail, İran karşıtı bloku esnetme noktasında Körfez ülkeleri kadar rahat davranamayabilir. Körfez ülkelerinin İran’a karşı sahip olduğu diyalog geliştirme gibi çeşitli diplomatik araçlara İsrail sahip değildir. Bu açıdan İran tehdidinin bölgedeki ilk ve temel muhatabı İsrail olarak gözükmektedir. Bu durum İsrail’in daha tutucu bir tavır takınmasına sebep olabilir. Zira benzer durumda İsrail, Türkiye ile yakınlaşmanın Doğu Akdeniz’deki mevcut ilişkilerine verebileceği zarar endişesini aşamamıştır. Birkaç aydır İsrail’le yakınlaşma konusunda Türkiye tarafından verilen olumlu sinyallere İsrail tarafından oldukça temkinli yaklaşılmaktadır. İsrail medyasında yer bulan ilgili analiz ve açıklamalarda İsrail’in bu temkinli tutumunun temel nedeni olarak, Yunanistan ve GKRY ile ilişkilerin zarar görmesinden duyulan endişe gösterilmektedir.
Bu açıdan Körfez ülkelerinin daha esnek bir tutum takındığını söyleyebiliriz. İsrail, ABD, BAE ve Bahreyn’in katılımıyla gerçekleşen deniz tatbikatı da bu bağlamda İran karşıtı blokun mevcut durumuna işaret etmesi bakımından büyük öneme sahiptir. Zira son dönemde yapılan yorumlar, İbrahim Anlaşmalarıyla kurulduğu varsayılan İran karşıtı bölgesel savunma blokunun imajının ciddi zarara uğradığı yönündeydi. Bu açıdan değerlendirildiğinde ortak tatbikat önemli bir mesaj olarak görülebilir.
Sonuç
Bölgede İbrahim Anlaşmaları etrafında şekillenen bloklar arasında geçişkenlikler artmış gözükmektedir. Bu durum İsrail ile İbrahim Anlaşmalarına taraf olan devletlerin dış politikalarında çeşitli ihtilafların ortaya çıkmasına sebep olabilir. İsrail’in bu ülkelerle ilişkilerinin derinliği, İsrail ile İbrahim Anlaşmalarına taraf olan ülkeler arasındaki ilişkilerin geleceği açısından belirleyici bir role sahip olacaktır. Bir anlamda İsrail, bu ülkeler üzerinden yeni denklemlerde elini güçlendirme şansına sahip olacaktır. Bir diğer açıdan ise bu yeni ikili yakınlaşmalar menfaat çatışmalarının doğmasına da sebep olabilir. Bu bakımdan İsrail için en kıymetli alternatif, mevcut ilişkilerini korumak ve sağlamlaştırmak adına adımlar atması olacaktır. Zira yakın gelecekte İbrahim Anlaşmalarına yeni devletlerin katılması zor gözükmektedir.
Referanslar
Siyaset gündemi:
Hükümeti son dönemde kimin kuracağı konusundaki anlaşmazlık, 2003’teki ABD işgalinden bu yana Irak siyasetine hakim olan Şii güçler arasındaki krizi daha da şiddetlendirdi.
Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, Irak’taki siyasi gelişmeler nedeniyle Iraklıların tehlikede olduğunu belirterek, bu gelişmelerin ülkedeki siyasi sistemi, anayasayı ve seçimleri kökten değiştirmek için bir fırsat olduğunu belirtti. Sadr Twitter üzerinden yaptığı bir açıklamada, Irak’ın uluslar arasında ya yüce bir konumda olacağını ya da yozlaşmışlar tarafından kontrol edilen ve yabancılar tarafından yönlendirilen bir ülke olacağını kaydetti. Sadr, “Bu, yolsuzluğu, kotaları ve mezhepçiliği ortadan kaldırmak için bir fırsat. Umarım 2016’daki altın fırsatı kaçırma trajedisi tekrarlanmaz.” ifadelerine yer verdi.
Öte yandan, Şii Koordinasyon Çerçevesi Gösteri Komitesi, Irak halkını devleti savunmak için barışçıl gösteri yapmaya çağırdı ve son gelişmeleri şüpheli darbe planlamakla tehdit etmek, devleti düşürmek, meşruiyetini ortadan kaldırmak ve devlete ve anayasal kurumlara hakaret olarak nitelendirdi. Fetih İttifakı’nın gösteri çağrılarına rağmen katılmama konusundaki kararlılığı, Şii Koordinasyon Çerçevesi’ndeki ilk parçalanma belirtilerini gösteriyor.
Fetih İttifakı başkanı Hadi al-Amiri, hem Sadr Hareketi’ne hem de Şii Koordinasyon Çerçevesi’ne itirazda bulunarak kitlesel seferberliğin kontrolden çıkıp şiddete yol açabileceği uyarısında bulundu. Amiri, “Yeteri kadar kan döküldü, bundan sonra Iraklıların kanının dökülmemesi için herkesi sorumluluk üstlenmeye çağırıyorum.” şeklinde açıklamada bulundu.
Bu tırmanış, yaklaşık 10 aydır en uzun siyasi durgunluk dönemini yaşayan bir ülkede siyaset arenasını daha karmaşık hale getirecektir. Nitekim halen Irak’taki partiler Cumhurbaşkanı seçme ve yeni bir başbakan atama konusunda uzlaşma sağlayamadı.
Öte yandan, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, siyasi krizi kontrol altına almak için Erbil’de diyalog kurma önerisinde bulundu. Bu öneri, Şii Koordinasyon Çerçevesi tarafından memnuniyetle karşılandı. Çerçeve, krizin çözümü için Hadi al-Amiri başkanlığındaki komitenin siyasi partilerle diyalog kurması gerektiğinin altını çizdi.
Bu bağlamda açıklama yapan İran Dışişleri Bakanlığı, Irak’taki mevcut gelişmelerin bir iç mesele olduğunu ve Iraklı parti ve akımların bu aşamanın üstesinden gelebilecek güçte olduğunu vurguladı.
Başbakan Mustafa el-Kazımi, ülkedeki krize çözüm bulunması, güvenlik güçleriyle iş birliği yapılması, devlet kurumlarına saygı gösterilmesi ve kamu düzenine uyulması için tüm siyasi partileri ulusal diyalog kurmaya çağırdı.
Uluslararası tepkilere gelince, Irak’taki ABD büyükelçiliği yaptığı açıklamada, “Barışçıl protestoları, tüm tarafları şiddete başvurmaksızın anayasal haklarını kullanmaya ve hukukun üstünlüğüne uymaya teşvik etme” yönündeki desteğini doğruladı.
İngiltere’nin Bağdat Büyükelçisi Mark Bryson Richardson, Irak’taki siyasi gerilimlerden duyduğu endişeyi dile getirerek Iraklı tarafları, bu krizden kurtulmak ve federal hükümetin bir an evvel kurulması için çalışmaya çağırdı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Iraklı taraflara “itidal” çağrısı yaparak onları “geniş ve kapsamlı bir hükümet kurmaya” çağırdı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada Bağdat’ta yaşanan gelişmelerin endişe ile takip edildiği ifade edilirken, “Irak’taki siyasi belirsizliğin en kısa zamanda giderilmesini temenni ediyoruz.” denildi.
Birleşmiş Milletler Irak misyonu, ulusal diyalog çağrılarını memnuniyetle karşılarken, siyasi liderlerin krize acil çözümler bulmak için ulusal çıkarlara öncelik vermeleri gerektiğini vurguladı.
Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçlerine, Irak’taki siyasi krizi sona erdirmeyi amaçlayan öneri mektupları göndermişti. Mektupta, Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ve Sadr Hareketi olmaksızın yeni bir hükümetin kurulması ve görev süresinin 1 yıl olması önerildi. Bir sonraki yılın eylül ayında ise erken parlamento seçimleri yapılacak ve başbakan, Sadr Hareketi ile Şii Koordinasyon Çerçevesi arasında yapılan anlaşma ile belirlenecekti.
Kanun Devleti Koalisyonu başkanı Nuri el-Maliki ise Meclis’in tekrar oturumlarına dönmedikçe erken seçimin çözüm olmayacağını belirterek, bu tip talepleri ele alacak makamın Temsilciler Meclisi olduğunu vurguladı.
10 Ağustos’ta Sadr hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Irak yargısına parlamentoyu feshetmesi için bir hafta mühlet verdi. Sadr, Cumhurbaşkanı’na erken seçimler için bir tarih belirlemesi gerektiğini vurgulayarak yargının halkı tekrar hayal kırıklığına uğratması halinde, oturma eylemlerinin devam edeceğini ve protestocuların başka bir pozisyona geçeceğinin altını çizdi.
Ülkeyi saran siyasi krizin ardından, iki Şii kutup arasında silahlı çatışmaların artacağı korkuları devam ederken, Sadr’ın Bakanı olarak tanınan Muhammed Salih el-Iraki, Şii Koordinasyon Çerçevesi içindeki belirli güçlere saldırı başlattı. Bu tarafları ateşle oynamakla suçlayarak “oturma eylemine karşı oturma eylemi” veya “gösteriye karşı gösteri” yoluyla “iç savaşı” körüklediklerini belirterek, “Üçlü Çete” ifadelerini kullandı.
Kazımi, krizi incelemek ve krizden çıkmak için bir çözüm bulmak üzere siyasi blokların liderlerini, Birleşmiş Milletler Irak temsilcisi ve Yüksek Yargı Konseyi başkanının huzurunda bir toplantıya çağırdı. Ancak Sadr hareketi bu toplantıya katılmayacağını duyurdu. Bu da krizi çözme şansını azalttı.
Toplantıda parlamentonun feshedilmesine karar verildi, ancak belirli mekanizmalara göre, bu Sadr’ın talebi. Sadr destekçilerinin parlamento binasına baskın yapmasına yol açan krizin odak noktası da bu.
Sadr Hareketi toplantının kayda değer bir sonucu olmadığını, halkın öfkesini daha da artırdığını savunarak destekçilerini oturma eylemine devam etmeye çağırdı.
Toplantıdan sonra Ulusal Hikmet Akımı lideri Ammar el Hekim, Suudi Arabistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi.
El-Hakim’in ziyareti, Riyad’ın mevcut siyasi krizi sona erdirmek ve Suudi Arabistan ile iyi ilişkileri olan ve bir rol oynayabilecek Sadr’a baskı yapmak amacıyla Irak Şii tarafları arasında farklılıkları çözmede ara buluculuk yapması için bir girişim olabilir.
Özel diplomatik kaynaklar, Hekim’in Erbil’deki bir Suudi diplomatla 10 gün öncesinden iletişim kurduğunu ve siyasi kriz ile Sadr’ın son hamlelerini görüşmek üzere Riyad’ı ziyaret ettiğini aktardı.
Sadr destekçileri, başta “Parlamentonun feshedilmesi” olmak üzere çeşitli talepleri için Bağdat’taki Yüksek Yargı Konseyi’nin önünde oturma eylemi düzenledi. Bu eylem, Yüksek Yargı Konseyinin çalışmalarını askıya almasına yol açtı.
Saatler sonra Sadr, destekçilerine “Meclis önündeki oturma eylemlerine devam ederken, devrimcilerin itibarını korumak için halka zarar vermemelerini” tavsiye etti.
Ancak Sadr siyasetten çekildiğini ilan ederek ve bütün kurumlarını kapatarak herkese şok yaşattı. Sadr destekçileri, Yeşil Bölge içindeki Cumhuriyet Sarayı’na baskın düzenledi. Eylemler güney eyaletlere yayıldı. Sadr destekçileri, Zikar, Vasit ve Maysan’daki valilik binalarını ele geçirdi.
Olaylar, Sadr Hareketi’nin Barış Tugayları ile koordinasyon çerçevesine bağlı Asaib arasında silahlı çatışmalara dönüştü. İki gün boyunca, 30 kişi hayatını kaybederken 800 kişi yaralandı. Mukteda es-Sadr yeniden açıklama yaparak destekçilerine geri çekilmeleri için 1 saat mühlet verdi. Sadr destekçileri bu çağrıya hızlı yanıt verdi.
Seçimler ve hükümet kurma süreci, siyasi partiler arasında büyük bölünmeyi ortaya çıkardı. Bu da İran için meseleyi çok karmaşık hale getirdi. Ancak Sadr’ın kendisine iyi hizmet eden rejimi değiştirme konusunu gerçekten isteyip istemediğine dair şüpheler var. Sadr, devletin kurumlarının çoğunu kontrol ediyor, bu sayede destekçilerinin çoğunu istihdam ediyor. Bu yüzden rejimin, kendisinin daha hakim olacağı bir şekilde devam etmesini istiyor.
Ancak bunu İran adına bir kayıp olarak tanımlamak için henüz çok erken. Bu, herkes için bir kayıp olarak sonuçlanabilir. Şii gruplar arasındaki herhangi bir iç savaşın sadece Irak için değil pek çok ülke için etkisi büyük olacaktır, yalnızca Irak’ta daha derin bir etkisi olacaktır. Petrol kaynakları, çoğu ülkenin Şii bölgelerinde yer alması nedeniyle petrol arzındaki olası aksama bölgenin ve dünyanın diğer bölgelerini etkileyecektir.
Zirveye, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, Bahreyn Kralı Hamad bin Isa al-Khalifa, Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed al-Nahyan ve Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi katıldı.
Bu toplantı, El-Alameyn kentinin ev sahipliği yaptığı ilk zirve olma özelliğini taşıyor. Daha önce Mısır’ın başkenti Kahire’de ve Kızıldeniz’deki Şarm El-Şeyh tatil beldesinde zirveler düzenlenmişti.
Bahreyn Kralı Hamad bin Isa al-Khalifa hariç bu zirveye katılan diğer 4 lider, geçen yıl Akabe Zirvesine katılmıştı. Mısır, Irak ve Ürdün liderleri de daha önce birkaç zirve gerçekleştirmişti. El-Alameyn’deki 5’li Arap Zirvesi daha önce yapılan bu sürecin bir sonraki adımı olarak görüldü.
Alameyn Zirvesi, Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yaptığı Arap-ABD Zirvesinden yaklaşık bir ay sonra gerçekleşti. Suudi Arabistan’daki zirveye aynı ülkelerin yanı sıra diğer Arap liderleri ve ABD Başkanı Joe Biden katılmıştı.
Güvenlik gündemi:
Güney Irak’taki bazı bölgelerde elektrik kesintileri nedeniyle protesto gösterileri düzenlendi ve yollar kapatıldı. Sıcaklığın 50 dereceye kadar ulaşarak rekor kırdığı bazı bölgelerde elektrik kesintisi günde 18 saate ulaştı. Onlarca öfkeli protestocu Basra’dan Bağdat’a giden ana yolu kesti, ilin merkezi bölgelerinde toplanarak lastikleri ateşe verdi.
Komşu iller Zikar ve Amara da benzer protestolara tanık oldu. Zikar vilayetinin merkezi Nasiriye’deki Zeytin Köprüsü de lastikler yakılarak kapatıldı.
Bu elektrik kesintisi, Irak’ın güney bölgelerinde 10 gün içinde üçüncü kez yaşanıyor. Bir dizi üretim istasyonunun hizmet dışı kalması sonucu elektrik akımı tamamen kesilmiş durumda.
Irak’taki elektrik meselesi, ABD’nin ülkeyi işgalinden bu yana Iraklıların muzdarip olduğu en belirgin sorunlardan birini temsil ediyor. Art arda gelen hükümetler son 8 yılda elektrik sektörüne 41 milyar dolardan fazla harcama yapmasına rağmen, enerji sorunu hala Iraklıların hayatını alt üst ediyor.
Bağdat, talebin arttığı yaz mevsiminde enerji krizini hafifletmek için şu anda özellikle Suudi Arabistan ve Kuveyt başta olmak üzere Körfez ülkeleri ile yapılan bağlantı projesine güveniyor.
Ekonomi gündemi:
Küresel olarak ise Rusya, günlük 1,87 milyon varil ile Avrupa ülkelerine ham petrol ihracatçıları listesinin başında yer aldı. ABD günde 1,3 milyon varil ile ikinci sırada, Norveç, günlük 790 bin varil ihracat oranıyla üçüncü sıraya yerleşti.
Diyala, İran tarafının kendi topraklarından çıkan nehirlere müdahale etmesi ve yönünü değiştirerek İran topraklarına aktarması nedeniyle kuraklıktan muzdarip. Bu da tarımsal üretimi önemli ölçüde etkiliyor.
Raporda, Basra, Maysan ve özellikle de Zikar’daki bazı köylerin; su kıtlığı, kirlilik ve toprak tuzluluğu nedeniyle son 10 yılda su nedeniyle en çok göç veren bölgeler olduğu kaydedildi.
Su kıtlığı, 2019’da Zikar, Maysan ve Basra’da yaklaşık 15 bin kişinin göç etmesine yol açtı. Kasım 2021’de Uluslararası Göç Örgütü, kuraklık nedeniyle Güney Irak’tan 12 bin 348 kişinin göç ettiğini duyurdu.
Irak; Malezya, Rusya, BAE ve ardından Suudi Arabistan’dan sonra bağımsız Çin rafinerilerine petrol ihraç eden en büyük on ihracatçı arasında beşinci sırada yer aldı. Geçtiğimiz mayıs ayında ise sekizinci sırada yer almıştı.
Savunma Bakanı Gantz, Hizbullah’ın İsrail gaz sahasına olası bir saldırısı savaşa yol açabilir açıklamasında bulundu. |
İsrailli casus yazılım şirketi NSO, CEO’sunun istifa ettiğini ve yeniden yapılanma sürecinde 100 işçinin görevine son verildiğini açıkladı. |
İsrailli 45 insan hakları örgütü, İsrail’in FHKC ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle 7 Filistinli insan hakları örgütünün ofisini kapatmasını kınayan bir bildiri yayımladı. |
İsrail Yüksek Mahkemesi, açlık grevinde bulunan Halil Avavde’nin tutukluluk halinin sonlandırılmasına yönelik itirazı reddetti. Avavde, durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye sevk edilmişti. Doktorlar tarafından 170 gündür açlık grevinde olan Avavde’nin her an ölebileceği açıklandı. |
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile bir telefon görüşmesi gerçekleştiren İsrail Başbakanı Lapid, İsrail’in nükleer silah sahibi bir İran’ı engellemek için ne gerekiyorsa yapacağını vurguladı. |
İsrail iç istihbarat kurumu Şin-Bet, Filistin Yönetimi’ne İsrail’de yaklaşan seçimlere müdahale etmemesi için “ciddi bir uyarıda” bulundu. Filistin Yönetiminden yetkililer, Knesset’in Arap partileriyle bir görüşme gerçekleştirmişti. |
İsrail’e büyükelçi atanacağını açıklayan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki bu diyalog sayesinde Filistin davasını daha iyi savunacağımızı biliyoruz açıklamasında bulundu. |
Son anketler, aşırı sağcı Itamar Ben Gvir’in Din Siyonizm Partisinden ayrılarak kendi listesiyle seçime girme kararının Netanyahu blokunu olumsuz etkilediğini gösteriyor. Aşırı sağdaki bu ayrılık Netanyahu’nun hükümet kurma şansını zora sokuyor. |
Muhalefet lideri Netanyahu, aşırı sağcı isimler Smotrich ve Ben Gvir’e aralarındaki ittifakı yeniden sağlayarak seçime ortak listeyle girmeleri çağrısında bulundu. Netanyahu’nun açıklamalarının ardından Ben Gvir, Smotrich ile yeniden masaya oturabileceği mesajını verdi. |
İsrail Ordusu, Batı Şeria’ya düzenlediği operasyonda 14 Filistinliyi tutukladı. |
Hizbullah lideri Nasrallah ile İslami Cihat lideri Nehhale Lübnan’da bir araya geldi. İkili başta Gazze ve Batı Şeria olmak üzere bölgesel gelişmeleri ele aldı. |
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İsrail’in Suriye’ye yönelik tehlikeli füze saldırılarını kınadı. |
Başbakan Yair Lapid, perşembe günü yaptığı açıklamada İsrail’in İran anlaşması konusunda ABD’ye uyguladığı baskı taktiklerinin şimdiden bazı olumlu etkileri olduğunu söyledi. Lapid, “Amerikalılar bizim taslaklara dahil etmelerini istediğimiz şeylerin büyük bir kısmını kabul ettiler. Bu memnuniyet verici bir değişiklik. ABD ile diyaloğumuzu sürdüreceğiz” açıklamasında bulundu. |
İsrail medyasında yer bulan iddialara göre ABD Başkanı Biden, İsrail Başbakanı Lapid’in telefon görüşmesi isteğini geri çevirdi. ABD’ye bir ziyaret gerçekleştirecek olan İsrail Savunma Bakanı Gantz’ın ABD’li mevkidaşı ile görüşme yapmayacağı da paylaşıldı. |
Mossad şefi David Barnea, İran İslam Cumhuriyeti ile dünya güçleri arasında imzalanmakta olan nükleer anlaşmayı İsrail için “stratejik bir felaket” olarak nitelendirdi. |
Savunma Bakanı Benny Gantz, ABD Merkez Komutanlığı karargâhına yaptığı ziyaret sırasında İsrail ve ABD’nin “İran’ın saldırganlığı karşısında işbirliğini genişletmeye devam edeceğini” söyledi. |
Muhalefet lideri Benjamin Netanyahu, aşırı sağcı milletvekilleri Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich’i toplantıya davet ederek Otzma Yehudit ve Dini Siyonizm partilerinin 1 Kasım seçimlerinde ortak liste çıkarması için çabalarını hızlandırdı. |
İslami Cihat lideri Nahhale, İsrail’i ateşkes kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmemekle suçladı. |
Muhalefet lideri Netanyahu’nun çabalarının ardından aşırı sağcı partiler Otzma Yehudit ve Dindar Siyonizm seçime birlikte gireceklerini açıkladı. |
İsrailli bir uydu istihbarat firması, Rusya’nın Ukrayna Savaşı esnasında Suriye’deki bazı S-300 hava savunma sistemlerini Rusya’ya geri gönderdiğini açıkladı. |
Mossad Başkanı Barnea, İran nükleer anlaşmasıyla alakalı meseleleri görüşmek üzere önümüzdeki hafta ABD’ye seyahat edecek. |
Yisrael Beytenu’dan ayrılarak kendi partisini kuran Eli Avidar’ın önümüzdeki seçimlere Arap partisi Ra’am ile birlikte girmek için çalışma yürüttüğü iddia edildi. |
İsrail’in Suriye’nin Masyaf bölgesine düzenlediği hava saldırısına ilişkin yayımlanan görüntülerde bölgedeki bir üsse ciddi hasar verdiği öne sürüldü. |
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, pazar günü Beyrut’ta üst düzey Hamas yetkililerinden oluşan bir heyetle bir araya geldi. |
Anketler önümüzdeki İsrail seçimlerine Arap seçmenlerinin katılımının tüm zamanların en düşük seviyesine düşmesini öngörüyor. |
Okulların başlamasına 1 gün kala Maliye Bakanlığı ve Öğretmenler sendikası maaş zammı konusunda anlaşma sağladı. Böylece eğitim yılı başlamadan öğretmenlerin grevi sona erdi. |
İç Politika Gündemi:
Seçimler yaklaşırken aşırı sağ partilerde görülen parçalanmalar Netanyahu’yu zora sokuyor. Aşırı sağcı Itamar Ben Gvir’in önceki seçime beraber girdiği Dindar Siyonizm Partisinden ayrılarak Kasım seçimlerine kendi partisi Otzma Yehudit’le gireceğini açıklaması üzerine yapılan anketlerde Netanyahu bloku ciddi zarar gördü. Netanyahu blokunun koltuk sayısının hükümet kurmak için gerekli olan 61’in altına düşmesi üzerine Netanyahu olaya müdahil olarak Itamar Ben Gvir ve Dindar Siyonizm Partisi lideri Smotrich ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı sonrası taraflar seçime tekrar birlikte girmeyi kabul ettiklerini beyan etti. Itamar Ben Gvir’in bu hamlesi, gelecek hükümette elde edeceği potansiyel bir makamı garantileme girişimi olarak görülebilir. Seçim öncesi süreçte partiler ve liderler kazançlarını maksimize etmek adına bu tür hamlelerde bulunacaktır. Muhalefet lideri Netanyahu’nun bu süreçte partilere vereceği vaatler, olası bir sonraki Netanyahu hükümetinin kaderinin belirlenmesinde önemli rol oynayacaktır. İsrail basınına yansıyan bilgilere göre Netanyahu’nun Ben Gvir’e bakanlık koltuğu teklif etmiş olabileceği konuşuluyor.
Dış Politika Gündemi:
İran’la nükleer anlaşmaya geri dönme konusunda taraflar arasında kaydedilen ilerlemeler neticesinde İsrail, bu hususta ABD ile diplomatik temaslarına hız kazandırdı. Savunma Bakanı Gantz’ın hafta içi ABD’ye gerçekleştirdiği ziyaretin ardından Mossad Başkanı Barnea’nın önümüzdeki hafta ABD’ye bir ziyaret gerçekleştireceği açıklandı. Barnea hafta içi İran’la varılacak anlaşmanın İsrail için stratejik bir felaket olduğunu ifade etmiş ve bu sözleri İsrail basınında önemli yer kaplamıştı. İsrail Başbakanı Lapid ve Savunma Bakanı Gantz’ın konuya yönelik açıklamaları İsrail’in anlaşmayı önlemeye yönelik hamlelerden vazgeçerek İran tehdidiyle mücadele hususunda ABD’den çeşitli garantiler alma yönünde adımlar atmaya başladığını gösteriyor. Barnea’nın direkt anlaşmayı hedef alan son açıklaması, İsrail yönetim kademesinin ABD’ye yönelik güncel söylem tarzından farklılaşıyor.
Her ne kadar İran gündeminin gölgesinde kalsa da Hizbullah ile İsrail arasındaki çekişme devam ediyor. Hizbullah lideri Nasrallah’ın İsrail’e yönelik tehditlerinin ardından Savunma Bakanı Gantz, İsrail’in gaz sahalarına yönelik bir saldırının Hizbullah’la savaşın fitilini ateşleyebileceğini belirtti. Ayrıca Hizbullah lideri Nasrallah hafta içinde sırasıyla İslami Cihat ve Hamas yönetimiyle görüşmeler gerçekleştirdi. İsrail’in son dönemde Suriye’ye yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırmasının temel nedeninin, İran’ın Hizbullah’a silah sevkiyatını önlemek olduğu belirtiliyor.
]]>‘‘Sınır Yok: Türkiye-Azerbaycan-İsrail Üçlüsü ve Büyük Orta Doğu’’ başlığıyla Moshe Dayan Orta Doğu ve Afrika Çalışmaları Merkezinde yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[1]
‘‘Orta Doğu Değişiyor, İsrail Buna Hazır Olmalı’’ başlığıyla The Jerusalem Post gazetesinde yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[2]
‘‘Türkiye-İsrail Normalleşmesi: Devam Edecek mi?’’ başlığıyla INSS’te yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[3]
Referanslar
]]>Kudüs’te Eski Şehir civarında gerçekleşen saldırıda ikisi ağır yedi kişi yaralandı. |
İsrail jetleri, Suriye’nin Tartus kentine hava saldırısı düzenledi. Suriyeli kaynaklar, Rusya’nın ana donanma üssü yakınlarına düzenlenen hava saldırılarında İran’a ait mevzilerin hedef alındığını söyledi. |
Eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot ve önceki hükümette Din İşleri Bakanı olarak görev yapan Matan Kahana, Savunma Bakanı Gantz ve Adalet Bakanı Sa’ar tarafından kurulan Ulusal Birlik blokuna katıldı. |
Yisrael Beytenu (İsrail Evimiz) Partisi lideri ve Liebermann, bir sonraki mecliste parti olarak hükümeti düşürmenin zorlaştırılması için çalışacaklarını açıkladı. Liebermann’ın önerisine göre hükümeti düşürmek için gerekli oy sayısı 61’den 90’a çıkarılacak. |
İsrail Ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde Hamas tarafından kazılan bir tünelin keşfedildiğini ve imha edildiğini açıkladı. Hamas sözcüsü Fevzi Barhum, “İddialar, işgalin Gazze sakinlerine karşı işlediği suçları örtbas etmeye yöneliktir ve seçim amacıyla İsrail kamuoyuna sahte başarılarını ve zaferlerini pazarlamayı amaçlamaktadır.” dedi. |
Aşırı sağcı lider Itamar Ben Gvir yaptığı açıklamada, Otzma Yehudit partisinin 1 Kasım genel seçimlerinde bağımsız olarak yarışacağını ilan etti ve geçen yılki seçimlerde ittifak yaptığı Dini Siyonizm partisi lideri Bezalel Smotrich’i ortaklığın devamı konusunda iyi niyetle müzakere etmemekle suçladı. |
İsrail’in Gazze’ye yönelik son operasyonunda hayatını kaybeden beş Filistinli çocuğun İsrail Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen bir hava saldırısında öldürüldüğü bildirildi. |
Askeri Mahkeme, İslami Cihat üyesi Bessam Saadi’nin tutukluluk süresini uzatma kararı aldı. İslami Cihat, İsrail ile ateşkesin Saadi’nin serbest bırakılmasına karşılık imzalandığını açıklamış İsrailli yetkililer bunu reddetmişti. |
Filistin Devlet Başkanı Abbas’ın Almanya ziyareti esnasında yaptığı açıklamada kullandığı “İsrail’in yaptığı 50 katliam var. 50 katliam, 50 kıyım, 50 holokost” ifadeleri büyük tepkiye neden oldu. |
İsrail ve Türkiye, Başbakan Yair Lapid ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında geçtiğimiz günlerde gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından çarşamba günü diplomatik ilişkilerin tamamen yenilendiğini duyurdu. İki ülke karşılıklı büyükelçi ataması konusunda anlaştı. |
Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin geçtiğimiz hafta 17 kilogram patlayıcı bulunduran iki İslami Cihat üyesini tutukladığı iddia edildi. |
Filistin Devlet Başkanı Abbas’ın tepki çeken Holokost açıklamaları sonrası son dönemde Abbas ile görüşmeler gerçekleştiren Savunma Bakanı Gantz eleştirilere maruz kaldı. Abbas ile yaptığı görüşmeleri savunan Gantz, Abbas’la yaptığı görüşmelerin İsrail ve Filistin Yönetimi arasında devam eden güvenlik koordinasyonu nedeniyle gerekli olduğunu ifade etti. |
Mossad yaptığı açıklamada, ilk kez bir kadının teşkilatın üst düzey istihbarat müdürlüğü pozisyonuna atandığını duyurdu. |
Genelkurmay Başkanı Kohavi, İsrail Ordusunun bu ayın başlarında Gazze Şeridi’nde yaşanan son çatışmalar sırasında adı açıklanmayan bir ülkeye saldırı düzenlediğini açıkladı. Kohavi’nin isim vermemesine rağmen 7 Ağustos’ta Yemen’de Husilere ait bir kampta gerçekleşen patlamayı kastetmiş olabileceği tahmin ediliyor. |
İsrail Ordusu, Batı Şeria’nın Ramallah ve El-Bire kentlerinde 7 Filistinli sivil toplum kuruluşunun (STK) ofislerini “terör örgütü listesine alındıkları” gerekçesiyle basarak kapılarına mühür vurdu. |
Netanyahu’nun ihmal ettiği ve Lapid’in seçim kampanyasında odaklanabileceği yerleri içeren Başbakan Lapid’in seçim kampanyasına ait bir belge basına sızdırıldı. Belgede Netanyahu’nun LGBT topluluklarına hiç ziyaret gerçekleştirmediği ve Lapid’in LGBT topluluklarına bir ziyaret gerçekleştirebileceği gibi tavsiyeler yer alıyor. |
İsrail, Gazzeli Filistinliler için çalışma izni kotasını Pazar günü 15.500’e çıkaracak. |
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, “İsrail güvenlik güçlerinin bugün Ramallah ve çevresindeki Filistinli altı STK’nın ofisini kapatmasından endişe duyuyoruz.” dedi. |
Birleşmiş Milletler yaptığı açıklamada, İsrail’in Batı Şeria’daki yedi Filistinli insan hakları örgütünün ofislerine yaptığı baskınların hafife alınamayacağını söyledi ve sivil toplum gruplarının korunması çağrısında bulundu. |
İki ülke arasında tam diplomatik bağların yeniden kurulduğunun açıklanmasının ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Herzog bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Herzog, Erdoğan’ı Moskova ve Kiev arasında ara buluculuk yapma çabalarından dolayı takdir etti. |
Rusya mahkemesi, Yahudi Ajansı davasındaki kararını bir ay erteledi. |
İç Politika Gündemi:
İsrail, 6 Filistinli STK’nın ofislerine baskın düzenleyerek bu ofisleri mühürledi. İsrail, ilgili STK’ları 2021 yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesine finansman sağladıkları gerekçesiyle terör örgütü olarak ilan etmişti. Başta ABD ve AB ülkeleri tarafından yapılan açıklamalarda İsrail’in bu STK’ların terör örgütleriyle ilişkisine dair yeterli delil sunamadığı ifade edildi. STK’ların ofislerinin kapatılması sonrası birçok ülke İsrail’in bu hamlesinden ve Filistin’de sivil alanların giderek daraltılmasından duyduğu endişeyi ifade eden açıklamalar yayınladı.
İsrail’de 2007 yılından bu yana faaliyet gösteren ve özellikle Filistinli insan hakları örgütlerini hedef alan NGO-Monitor isimli kuruluş bu STK’ları Filistin Halk Kurtuluş Cephesiyle ilişkisine dair kapsamlı bir rapor yayımladı. İlgili raporda yer alan veriler, büyük oranda STK’larda görev almış bireylerle alakalı suçlamaları içeriyor. Ancak ilgili STK’ların FHKC ile ilişkisine dair somut deliller ortaya konulmuyor. NGO-Monitor’un hükümetle yakın teması göz önüne alındığında İsrail’in ilgili STK’lara yönelik iddialarının ilgili rapordaki delillere dayanıyor olması muhtemel gözüküyor. İsrail’in elinde farklı belge yahut bilgilerin olup olmadığı henüz bilinmiyor. Zira İsrail, gerek ilgili STK’ların terör örgütü ilan edildiği tarihte gerek bu haftaki operasyon sırasında kamuoyuyla yeterli veri paylaşmadı. Çeşitli ülkelerden gelen tepkiler ve açıklamalar İsrail’in elindeki bilgileri bu ülkelerle de paylaşmadığına işaret ediyor.
Dış Politika Gündemi:
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Türkiye ziyaretiyle başlayan Türkiye-İsrail yakınlaşması açısından bu hafta önemli bir mesafe kat edildi. İki ülke karşılıklı büyükelçilerin yeniden görevlendirilmesi kararı aldı. İkili ilişkilerdeki yakınlaşmanın başladığı tarihten itibaren karşılıklı büyükelçi atamaları atılabilecek en somut adımlardan birisi olarak görülüyordu. Karşılıklı büyükelçi atama kararının görece gecikmesinin, iki ülkenin atanacak büyükelçilerin profillerinden duydukları endişeye dayandığı düşünülüyor. Geçtiğimiz aylarda, Türk basınında öne çıkan isimlerden birisi olan Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Ufuk Ulutaş ile alakalı İsrail basınında geniş raporlara yer verilerek Ulutaş’ın İsrail karşıtı olduğu ve bu profilde bir atamanın ikili ilişkilere zarar verebileceği ifade edilmişti. Atama kararının açıklanmasının hemen ardından İsrail basınında benzer endişeleri dile getiren yazılar yeniden yer buldu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, büyükelçi kararına ilişkin açıklamasında Filistin haklarını savunmaya devam edeceğiz vurgusunda bulundu. Filistin meselesindeki karşıt tutumları nedeniyle iki ülkenin ilişkilerinin geleceğine dair endişeler halen devam ediyor. Mevcut durumda iki ülke kurdukları diplomatik iletişim mekanizmaları ile olumlu gündemler üzerinden ilişkilerini geliştirmeyi umut ediyor. Atanacak büyükelçi profilinin bu denli gündeme gelmesi “olumlu gündem” stratejisini devam ettirme arzusundan kaynaklanıyor.
]]>“Türkiye ile Karşılıklı Büyükelçi Ataması: Yanılsama Yok” başlığıyla Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsünde yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[1]
Putin ve Erdoğan Soçi’de Buluştu: Batı Blokuna Karşı Bir Başka Meydan Okuma” başlığıyla INSS’te yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[2]
“Şafak Operasyonunda Katar ve Mısır’ın Rolü” başlığıyla INSS’te yayımlanan yazıda şu hususlara temas ediliyor:[3]
Referanslar
]]>Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi 19 Temmuz’da Tahran’da bir araya geldi. İki lider, görüşmede daha yakın ekonomik iş birliği kurma sözü verdi. İki taraf, iş birliği için ekonomik bir yol haritası açıklama planlarıyla birlikte karşılıklı ticareti yıllık 30 milyar dolara çıkarma taahhütlerini bir kez daha yineledi.
Tahran’dan döndükten sonra Erdoğan, Türkiye’nin İran’dan petrol ve doğal gaz ithalatını artıracağını açıkladı. Ancak İran’a yönelik ABD yaptırımları da dahil olmak üzere bir dizi engel hala geçerliliğini koruyor. Bununla birlikte, daha yakın ekonomik bağlar, İran ve Türkiye arasındaki bölgesel rekabeti azaltabilir.
Tüm bu sözde ortak çıkar noktalarına rağmen, İran-Türkiye ortaklığına yönelik herhangi bir fikri öngörüde bulunmak için erken. Bu sözler, Erdoğan’ın 2003’te Ankara’da iktidara gelmesinden bu yana defalarca verildi, ancak tutulmadı.
Gözlemciler, iki ülke arasındaki birçok gerilim ve güvensizlik noktasının göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyor. Örneğin, bölgesel enerji ve ulaşım altyapısı açısından İran’ın büyük ölçüde kullanılmayan coğrafi avantajları, durumu Türklerin aleyhine çevirmesini sağlayabilir. Özellikle Washington ile uzlaşmaya varılırsa bu ABD yaptırımlarının İran ekonomisi üzerindeki baskısını hafifletecektir.
Ancak böyle bir anlaşma yapılmazsa Tahran istemese de Rusya’nın ve Türkiye’nin daha baskın bir bölgesel oyuncu haline geldiğini izlemek durumunda kalacak.
Bunun nedeni, Moskova’nın Batı Asya ile kesişen ulaşım ve enerji ağlarının geleceğinde de önemli çıkarlarının bulunması. Bu gerçekleşirse Rusya, İran’ın politika hesaplamalarını, kendisinin hakim olmadığı şekilde kontrol altına alacaktır.
Tahran ve Ankara, “kardeşlik” ve iş birliği hakkında konuşmaya devam etse de daha sonra iki ülkenin çeşitli alanlarda birbirleriyle rekabet etmeye başlaması muhtemeldir.
Bu kendi içinde yeni bir fenomen değildir. Bununla birlikte, tarihsel olarak rekabetçi bir ilişkinin temelini oluşturan İran ve Türkiye arasındaki hızla küçülen ticari ilişkileri tersine çevirmeye yönelik başarılı girişimler, daha az kısıtlama ve daha açık rekabet için bir katalizör olabilir.
Mesela, Türkiye’nin Tahran’ın nükleer programına karşı hoşgörülü tavrı sertleşebilir, Suriye, Irak ve diğer Orta Doğu bölgelerinde Türk-İran rekabeti daha belirgin hale gelebilir. Ya da en azından Türkiye, Tebriz’den Ankara’ya doğal gaz boru hattı sözleşmesini 2026’dan sonra da uzatmayı kabul ederse, Türkiye İran gazı için daha düşük bir fiyat talep edebilir.
Sonuç olarak, iki ülke arasındaki çok yönlü ilişkileri birbirine bağlayabilecek veya bozabilecek bir dizi faktör var. Ancak kesin olan şu ki, Erdoğan’ın son Tahran ziyareti kaçınılmaz olan kısa vadeli rekabeti yönetmeyi amaçlıyordu.
Suudi Arabistan gezisinin ardından Biden yönetimi, Körfez ülkeleri ile 5 milyar dolarlık silah anlaşmasını onayladı [2]
Biden yönetimi, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne füze önleme (kontrol) uçaklarını içeren 5 milyar dolarlık silah anlaşmasını onayladı. Anlaşmanın ilanı, Başkan Joe Biden’ın Körfez liderleriyle bir araya geldiği Suudi Arabistan’a yaptığı üst düzey ziyaretten haftalar sonra yapıldı.
Pentagon’un yabancı silah satışlarını denetleyen kolu olan Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı, Suudi anlaşması hakkında yaptığı açıklamada, “Bu önerilen satış, Körfez bölgesinde siyasi istikrar ve ekonomik ilerleme için bir güç olacak. Körfez’deki ortağımızın güvenliğini artırmak ABD’nin dış politika ve ulusal güvenlik hedeflerini destekleyecektir” ifadelerine yer verdi.
Dışişleri Bakanlığı, anlaşma kapsamında Raytheon Technologies tarafından üretilen 300’e kadar Patriot füzesinin, Yemen’deki Husiler tarafından atılan füzeleri ve insansız hava araçlarını vurmak için kullanılacağını belirtti. Anlaşma değerinin 3 milyar doları aşması bekleniyor.
BAE ile yapılan anlaşma, 96 adede kadar THAAD birimi, roket güdümlü el bombaları, iki fırlatma kontrol istasyonu ve iki taktik operasyon istasyonu içeriyor. Anlaşmanın değeri 2,2 milyar dolardan fazla olabilir.
Her iki anlaşmanın da duyurusu, savaşın parçaladığı Yemen’de BM arabuluculuğundaki ateşkesin uzatıldığı ikinci gün yapıldı.
Anlaşma, Washington ile iki Körfez ülkesi arasındaki gerilimde bir yumuşama olduğunu gösteriyor. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Biden yönetimi, Yemen’deki hava saldırıları sırasında sivillerin öldürülmesindeki rolü ve gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesindeki rolü nedeniyle Suudi Arabistan’a tepki amaçlı silah satışlarını dondurmuştu. Ancak Biden yönetimi 2021’de bu tutumdan geri adım atmaya başladı.
Stratejik danışmanlık firması Beacon Global Strategies’in kıdemli başkan yardımcısı olan eski Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Josh Kirchner, “Bu anlaşmalar ve başkanın ziyareti, ABD’nin bölgedeki ortaklarının güvenliğini sağlama konusunda ciddi olduğu mesajını pekiştiriyor” ifadelerini kullandı.
Gazze’de ateşkes [3]
İsrail ve Gazze’deki Filistinli silahlı gruplar, 8 Ağustos sabahı itibariyle başlayacak olan ateşkes konusunda uzlaştı.
Bu ateşkesin, İslami Cihad Hareketi’nin iki önemli liderinin öldürülmesinin yanı sıra, onlarca Filistinlinin ölümü ve birçok binanın yerle bir olmasıyla sonuçlanan üç günlük bir çatışmayı sonlandırması bekleniyor.
Çatışmalar, İsrail’in Gazze’den geldiğini iddia ettiği bir saldırıyı engellemek için hava operasyonu emri vermesiyle başladı. Çatışma, İslami Cihad Hareketi ile Gazze’yi yöneten ve bu saldırıda kenarda kalmayı tercih eden Hamas arasındaki gerilimi ortaya çıkardı.
İsrail, ateşkes anlaşması hakkında daha fazla ayrıntı açıklamayı reddetti. Ancak İslami Cihad Hareketi, Mısır’ın İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan iki önde gelen üyesi Bassam al-Saadi ve Khalil Awawda’nın serbest bırakılması için baskı yapacağına dair Mısırlı yetkililerden güvence aldığını duyurdu.
Çatışma, İsrail’in Gazzelilere küçük ekonomik tavizler verme stratejisinin hem sınırlarını hem de güçlü yanlarını gösterdi. Bu taviz, Filistin ekonomisinin iyileştirilmesine yardımcı olmak için özellikle 14 bin kişiye çalışma izni verilmesini içeriyor.
Öte yandan, 2020’de İsrail ile ilişkilerini resmileştiren üç Arap ülkesinden ikisi, Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri, şiddet konusunda endişelerini dile getirdi ancak İsrail’i eleştirmekten kaçındı. Yalnızca Bahreyn, İsrail saldırılarını doğrudan kınadı.
İsrail’i Gazze’ye böyle ani bir saldırı başlatmaya iten neydi? [4]
İsrail’in bugünlerde Gazze’yi hedef almasının birinci nedeni, Batı Şeria’daki binlerce Filistinli gencin oluşturduğu Filistin direnişinin işgalden kurtulmak için tek umutları olabileceği imajını yıkmak.
İkinci neden ise, mevcut başbakan Yair Lapid’in Kasım ayında yapılacak parlamento seçimlerinde siyasi kariyerinin sona ereceği korkusu ve İsrail iç siyasetiyle ilgili.
Lapid, İsrail siyaset çevresinde büyük önem taşıyan İsrail ordusunda veya istihbaratında hiçbir geçmişi olmayan, partilerin anlaşmazlıklar nedeniyle iktidara gelen İsrail’deki üçüncü nesil politikacılardan biri olarak kabul ediliyor.
Bu aşağılık kompleksi, masum sivillerin de aralarında bulunduğu onlarca Filistinliyi çok ağır bir bedel ödemeye zorladı. Lapid’in kendisi de ağır bir bedel ödeyebilir çünkü sığınaklara alınan İsrail vatandaşları bu ani operasyonun nedenini sorguluyor.
Uluslararası düzeyde, bu süreç nedeniyle İsrail, İran’a bölgedeki silahlarını etkisiz hale getirebileceğine dair bölgesel bir mesaj gönderiyor. İsrail’in İslami Cihad Hareketi’ni İran’ın Filistin’deki uzantısı olarak görüyor ancak grup şiddetle reddediyor. Ancak İran tam saldırı esnasında İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziad Nakhaleh’i kabul etmişti.
İsrail, yalnızca İslami Cihad hareketine ait yerlere saldırarak Filistin direnişinin parçalandığını göstermeye çalışıyor. Ancak Hamas’ın askeri kanadı, İsrail’e karşı çatışmayı birlikte yönettiklerini vurgulayarak, bu iddiayı şiddetle reddetti.
Ne İsrail ne de Filistin direnişi uzun bir tırmanış istiyor. Ancak İsrail, sivilleri ve sivil tesislerini bombalayarak Gazze’de savaş suçları işliyor. Bu da gerilimin beklenmedik bir düzeye yükselmesine neden olabilir.
Sadr’ın kumarı: Irak için belirleyici olacak mı? [5]
Irak siyasi krizi yeni bir zirveye ulaştı. Parlamento, 30 Temmuz’dan bu yana Şii din adamı Mukteda es-Sadr’ın destekçileri tarafından rehin tutuluyor. Sadr yanlısı protestocular Bağdat’ın Yeşil Bölgesi’ndeki oturma eylemi sırasında parlamentonun feshedilmesi, yeni seçim ve reform çağrısında bulundu.
Aylarca süren siyasi felçten sonra, bu yılın Haziran ayında Sadr, milletvekillerine Yasama Konseyi’nden ayrılmalarını emretti ve hükümet oluşumu için Şii Koordinasyon Çerçevesini terk etti. Bu son adımla, ülkenin meçhul bir siyasi sürece girmesi daha kolay hale geldi.
Sadrcıların Parlamentodaki eylemlerine yanıt olarak, Koordinasyon Çerçevesindeki diğer Şii rakipler, Bağdat’ta gerilimin tırmanma potansiyelini artıran karşı gösteriler düzenledi. İlk başta Sadr’ın taraftarlarına parlamento binasından çekilme çağrısı yapıldı, ancak Sadrcılar bu çağrılara yanıt vermedi. Dolayısıyla sokaktaki muhalifler hala çözüme ulaşabilmiş değil.
Şiilerin çekişmesine ek olarak, Irak’taki Sünni ve Kürt partilerinin çoğu ve Haşdi Şabinin paramiliter birimleri taraf tutmaktan kaçındı ve sadece diyaloga dönüş çağrısı yaptı.
İmkansız Görev: Mukteda zirveye ulaşmayı hedefliyor
Mukteda es-Sadr’ın nihai hedefi Irak’taki en güçlü Şii lider olarak tanınmak ve bunu başarmak için çeşitli yollar deniyor. Birinci yol, muhalefetteki rakibi Nuri el-Maliki’yi dışlayarak çoğunluk hükümeti kurma girişimi.
Bunu başaramayınca, siyasi sistemi tehdit etmek için protesto siyasetine yöneldi. Hareketini ilerletmek için halkın öfkesine güvenerek, kendisini kökünü kazımaya çalıştığı yozlaşmanın suç ortağı olan bir politikacıdan ziyade bir halk adamı olarak sunmaya çalıştı.
Sadr Irak’ı tehlikeli ve istikrarsız bir duruma soktu, en kötü senaryo Şiiler arasında bir iç savaş, en iyi senaryo ise Sadr hareketine verilen tavizler üzerine kurulmuş bir hükümet. Her iki durumda da, Irak tehlikeli bir sınırda.
Bağdat ağlarsa Tahran gülemez
Irak’ta devam eden siyasi kriz, İran’ın çıkarları için önemli meydan okumalar yaratıyor. Tahran, Sadrcılar ile Şii Koordinasyon Çerçevesi arasındaki çatışmanın Irak’ta Şii içi bir çatışmaya dönüşebileceğinden endişe duyuyor.
Bu da İran İslam Cumhuriyeti’nin Irak’ta Şii blokunu “direniş ekseni”nin aktif bir parçası olarak pekiştirme arzusuna ters düşüyor.
Öte yandan, bu son gelişmeler Irak’taki Sünni ve Kürt fraksiyonların gücünü ve etkisini artırabilir. Bu da İran’ın bölgesel rakiplerine, özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan’a kendi nüfuzlarını genişletme fırsatı sağlayacaktır.
İran’ın yaklaşımı şu anda Şii blokunu bir arada tutmaya ve dağılmasını önlemeye dayanıyor. Aynı zamanda, İranlı liderler, krize herhangi bir doğrudan müdahalenin, yalnızca İran karşıtlığını artıracağını ve durumu daha da karmaşık hale getireceğinin farkında.
Türkiye-Rusya ittifakı, liraya yönelik talebi artırabilir [6]
Fitch Solutions, Rusya ile Türkiye arasında kurulan daha derin ekonomik bağların orta vadede Türk lirasını bir ölçüde istikrara kavuşturmasını bekliyor.
Resmi bir anlaşmaya varılmamış gibi görünse de birçok taahhüt verildi. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan medyaya, Türkiye’nin Rus doğal gazının bir kısmını lira bir kısmını da Rus rublesi ile ödeyeceğini açıkladı.
Görüşmelerin, Türk lirası üzerinde sınırlı bir etkisi oldu (aşağıdaki tabloya bakınız). Rusya’dan Türk ürünlerine olan talep artarsa, uzun vadede şüphesiz olumlu etkisi olabilir.
Şu anda 1 dolar karşısında 17.96 Türk lirası olan değerinin, yılı 18.80 Türk lirası / ABD doları seviyesinde kapatması bekleniyor.
Erdoğan, Rusya ile ticari ve ekonomik bağları derinleştirme niyetini açıklasa dahi, Fitch Solutions, AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulama olasılığının düşük olduğuna inanıyor.
AB yetkilileri, Financial Times’a, Erdoğan’ın anlaşmayı sürdürmesi halinde AB’nin Türkiye’ye karşı ikincil yaptırımları düşünmesi gerektiğini belirterek, Türk cumhurbaşkanının niyeti konusunda temkinli davranılması gerektiğini vurguladılar. Ancak bazıları da Türkiye’nin Rusya ile bu tür anlaşmalar yapan tek büyük ülke olmadığı göz önüne alındığında, böyle bir hareketin zor olacağını belirtti.
Buna karşılık Türkiye, Rusya’ya uygulanan yaptırımları desteklemedi. Çatışmadaki stratejik konumu göz önüne alındığında, Türkiye, ara bulucu olarak hareket etmek için iyi bir konumda olduğunu ve bu nedenle tarafsız kalması gerektiğini düşündü.
Bunun neticesinde, Erdoğan Ukrayna ile Rusya arasında, Ukrayna’nın güney bölgelerindeki kuşatma altındaki limanlardan buğday sevk etmesine olanak sunan tahıl anlaşmasının güvence altına alınmasında önemli bir rol oynadı.
Öte yandan AB’nin Türkiye ile müzakere gücü sınırlıdır. Birlik, uzun süredir ülkenin dış politika kararlarına karşı çıksa da, Türkiye’nin mülteci akışının kontrolü konusunda Avrupa Birliği üzerindeki etkisi, Türkiye ile iyi çalışma ilişkileri sürdürmesini gerektiriyor.
Türkiye için, Rusya ile bağları derinleştirmek adına açık ekonomik teşvikler var. Visa ve Mastercard’ın Rusya’daki karşılığı olan Mir kartlarının benimsenmesi, uzun süredir Rus finansmanlığına bağımlı olan turizm şirketlerinin korunmasına yardımcı olacak.
Ayrıca, Türkiye, petrolünün yüzde 25,0’ını ve gazının yüzde 45,0’ını Rusya’dan ithal ederken, Rusya’nın Türkiye’ye enerjisini indirimli satıp satmayacağına dair bir işaret verilmedi. Hindistan ve Çin bu tür fiyat indirimlerinden yararlanıyor.
Lira cinsinden ödeme yapılması, Türkiye’nin hızla azalan rezervlerini korumasına yardımcı olacak. (Temmuz ayı itibarı ile iki aylık ithalatı karşılamak için ihtiyaç duyulan rezerv açığı 61,1 milyar dolar.)
Ayrıca, Türkiye’nin Rusya’ya ihracatının artırarak Moskova’daki tüketici elektroniği ve elektronik parçalarındaki açığı kapatması bekleniyor. Bu açık, Rusya’da Batı yaptırımlarının uygulanmasıyla ortaya çıkmıştı.
Bu aynı zamanda ülkenin cari açığını genişleteceğinden, 2021’de yüzde 1.8 olan cari açığı, 2022’de yüzde 6.5’e kadar yükselteceği düşünülüyor.
Türkiye ile Rusya arasındaki üst düzey müzakerelerin önümüzdeki aylarda da devam etmesi bekleniyor. Rusya’nın bakış açısına göre, Ukrayna ile olan savaşına rağmen Türkiye ile bağları güçlendirmek, büyük bir dış politika kazanımı olacaktır.
Daha yakın Rus-Türkiye ilişkilerinin tesis edilmesi, Rusya’nın, ekonomisi için sadece ucuz tüketim ve imalat ürünlerine erişmesiyle kalmayacak; Avrupa Birliği, ABD ve Ukrayna’daki yetkilileri endişelendirecek.
Rusya’nın ucuz enerji ve ham madde karşılığında Ukrayna ordusuna askeri insansız hava araçları sevkiyatını durdurması için Türkiye’yi ikna etmesi muhtemel.
Avrupa, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için her türlü çabayı göstermeli [7]
Brüksel ve Berlin, enerji açısından bazı mantıksız seçimler yaptı. Bunlar, Avrupa’yı giderek Rus gazına bağımlı hale getiren seçimler oldu. Kremlin, bu bağımlılığı tek tek ülkelere – ve bazen de bir bütün olarak AB’ye – kalkınma projelerini sürdürmeleri ve Rusya’nın yararına olan zararlı politikalara yönelik itirazlarını dile getirmek için kullandı.
Vladimir Putin’in Ukrayna’yı vahşice işgal etmesi, Avrupa ülkelerini Rus enerjisine bağımlılıklarını azaltmak için önlemler almaya itti. Nitekim Avrupa Komisyonu, İsrail’in Mısır üzerinden Avrupa Birliği’ne doğal gaz sevkiyatını artırmasına izin veren bir anlaşma imzaladı.
Roma, geçtiğimiz günlerde Cezayir ile enerji alanında iş birliğini artırmayı kabul etti. Bu da Cezayir’i İtalya’nın ana gaz tedarikçisi haline getirdi.
Paris boş durmadı ve nükleer enerji ve hidrojen üretimini artırmak için Birleşik Arap Emirlikleri ile bir ortaklık anlaşmasına imza attı.
Geçen mayıs ayında Almanya, Katar ile sıvılaştırılmış doğal gaz konusunda bir anlaşmaya vardı. Suudi Arabistan, Yunanistan ile enerji de dahil olmak üzere birçok sektörde çeşitli anlaşmalar imzaladı.
Avrupa Birliği geçtiğimiz günlerde doğal gazı Gürcistan ve Türkiye üzerinden, Azerbaycan’dan Avrupa’ya taşıyan bir dizi boru hattı olan Güney Gaz Koridoru’ndan doğal gaz almak için bir anlaşma imzaladı.
Ancak kötü haber şu ki; tüm bunlar, Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Ayrıca, bu anlaşmaların yeşil enerjili bir kıtaya geçişi desteklemek için geçici önlemler olarak hizmet edebileceği fikri bir hayalden ibaret.
Yenilenebilir kaynaklar muhtemelen Avrupa’nın gelecekteki enerji ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyecek. Avrupa karbon yakıtlarından kurtulmaya çalışmaya devam ederse hiç kimse daha fazla petrol ve gaz altyapısına yatırım yapmayacak. Zira, yatırımlarını geri alma şansları olmadan birkaç yıl içinde zarara uğrayacaklarsa neden böyle bir alana yatırım yapsınlar ki?
Başka bir acı gerçek daha var: Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden bazılarının Moskova ile yakın bağları olduğu düşünüldüğünde, yabancı enerji tedarikçilerini çeşitlendirmek jeopolitik riskleri ortadan kaldırmıyor.
Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri, İtalya ve Almanya gibi Avrupa ülkeleri daha pratik ve etkin enerji politikaları benimsemelidir. Yerel keşifler artırılmalı, karbon bazlı yakıtlar geliştirilmeli ve nükleer santraller yeniden açılmalıdır.
Beyaz Saray, NATO’nun güney kanadının güçlendirilmesi için baskı yapmalıdır. Avrupa’nın Afrika’dan (Libya dahil), Güney Kafkasya’dan ve Orta Asya’dan ek yakıt alması gerekiyor.
Bu enerji koridorlarında daha güvenli ve savunulabilir bir tarafa sahip olunmalıdır. Böylelikle, Libya’nın doğusunu istikrarsızlaştıran Rusya üzerinde bir kontrol sağlanabilir.
Yemen ‘donmuş’ bir çatışma yolunda [8]
Yemen’de savaşan taraflar, dört aylık ateşkesin bir kez daha uzatılması konusunda anlaştı. Savaşın parçaladığı Yemen’deki 7 yıllık çatışmayı dondurma olasılığına az da olsa kapı aralandı.
Yemen hükümetini ve Husi isyancılarını, ateşkesi uzatmaya iten faktörlerin değişmesi pek olası görünmüyor. Dış desteğin azalması, akaryakıt ve gıda güvensizliğinin devam etmesi de bu gibi faktörler arasında. Her iki tarafın da askeri hedeflerine ulaşması için net bir yol görünmüyor. Ancak bu, hafif bir savaş döneminin sürekli olmasına yol açsa bile, Yemen’de gerçek ve kalıcı barış pek olası görünmüyor.
Bunun nedeni, Yemen’deki “donmuş” savaşın şiddet dönemlerinin sürekli değiştiği Gazze ve Suriye’deki istikrarsız çatışmalara benzemesidir.
Mevcut ateşkes, bir barış anlaşmasına varılmadan önce Yemen’den ayrılmaya çalışan Suudi Arabistan ve ABD gibi güçler için bir bahane haline gelirse, gelecekteki savaşlarda Yemen hükümeti daha az destek alabilir, bu da Husiler için yeni zaferlere yol açabilir.
Bu tür zaferler, isyancı grubu yalnızca Marib ve Taiz gibi stratejik şehirlerin hakimiyetini vermekle kalmaz, aynı zamanda güneye Aden’e doğru da itebilir. Bu, Yemen’in kırılgan hükümetini muhtemelen ölümcül bir şekilde zayıflatacak ve ardından ortaya çıkacak istikrarsızlık sürecinde radikal aşırılık yanlılarının toplanıp örgütlenmesine yol açacak.
Eğer Husiler savaş alanını kontrol altına almaya başlarsa, Suudi Arabistan ve ABD gibi kendilerini savaştan kurtarmaya çalışan güçler, cephelerin kontrolünü yeniden ele geçirmek zorunda kalabilir. Bu da Yemen’i başka bir şiddet döngüsüne itebilir ve yıkıcı insani maliyetlerle karşı karşıya bırakabilir.
Yeni Kuveyt hükümeti ve Parlamentonun feshedilmesi [9]
Kuveyt resmi haber ajansı, Başbakan Ahmed Nawaf al-Ahmad liderliğindeki yeni Kuveyt hükümetinin yemin ettiğini duyurdu.
Kuveyt’in başkentindeki Bayan Sarayı’nda düzenlenen ve üst düzey hükümet yetkililerinin katıldığı törene Veliaht Prens Mishaal al-Sabah’ın başkanlık ettiği ifade edildi.
Kuveyt Emiri 12 bakandan oluşan yeni bir hükümet kurmak için bir kraliyet bildirisi imzaladı. Yeni yönetimde Muhammed al-Faris’in Petrol Bakanı, Abdul Wahhab al-Rasheed’in Maliye Bakanı ve Şeyh Ahmed Nasser al-Muhammad al-Sabah’ın Dışişleri Bakanı olarak kalmasına karar verildi.
Aynı günün ilerleyen saatlerinde devlet haber ajansı Kuveyt Emiri’nin parlamentoyu feshettiğini bildirdi. Veliaht Prens Şeyh Mishaal al-Ahmad al-Sabah tarafından yayımlanan kararnamade şu ifadelere yer verildi: “Siyasi arenayı, uyum ve iş birliği eksikliğini, ulusal birliği baltalayan davranışları düzeltmek için feshedildi.”
Kararnamede, yeni parlamentonun seçilmesi için iki ay içinde seçimlerin yapılacağı belirtildi.
Kaynakça
]]>“Suudi Arabistan ve İsrail: ‘Çöl Hızında’ Normalleşme” başlığıyla INSS’te yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[1]
“İbrahim Anlaşmalarının İkinci Yılı: Etkileyici İlerleme Hızı, Birçok Zorluk ve Bitmeyen Potansiyel” başlığıyla INSS’te yayımlanan yazıda şu hususlara temas ediliyor:[2]
“Erdoğan: Eski Haline Geri mi Döndü?” başlığıyla INSS’te yayımlanan değerlendirmede şunlara temas ediliyor:[3]
“Yeni Orta Doğu” başlığıyla Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nde (JISS) yayımlanan yazıda şunlara temas ediliyor:[4]
Referanslar:
]]>İslami Cihat, saldırılarının menzilini genişleterek pazar günü Kudüs’ün dış mahallerine ve Berşeva’ya çok sayıda uzun menzilli füze fırlattı. İsrail Ordusu yaptığı açıklamada Demir Kubbe füze savunma sisteminin yüzde 97 oranında başarı sağladığını bildirdi. |
Hizbullah lideri Nasrallah, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını şiddetle kınadı. Nasrallah, Kariş doğal gaz sahasında devam eden ihtilaflara gönderme yaparak İsrail’e “Lübnan’da yanlış hesap yapmaması” konusunda uyarıda bulundu. |
Muhalefet Lideri Benjamin Netanyahu pazar günü Başbakan Yair Lapid ile bir araya gelerek Şafak Vakti Operasyonu hakkında güvenlik brifingi aldı. Eski Başbakan uzun süredir kanunen zorunlu olan güvenlik brifingi alma prosedürünü boykot ediyordu. |
Aralarında radikal sağcı Itamar Ben Gvir’in de yer aldığı 2 binden fazla Yahudi, Tişa Beav kutlamaları kapsamında Mescid-i Aksa’ya baskın gerçekleştirdi. |
Mısır’daki bir askeri akademide düzenlenen törende konuşan Sisi, Mısır yönetiminin Gazze Şeridi’ndeki durumun kontrolden çıkmasını önlemek için büyük çaba sarf ettiğini söyledi. |
Mısır’ın aracılık ettiği ve her iki tarafın da onayladığı bir anlaşmanın ardından İsrail ile Filistin İslami Cihat örgütü arasında üç günden fazla süren yoğun çatışmalara son veren ateşkes Pazar günü saat 23:30’da yürürlüğe girdi. |
Ateşkesin ardından İsrail Ordusu, çatışmalar esnasında uygulanan tüm güvenlik kısıtlamalarının kaldırıldığını duyurdu. |
Ateşkesin ardından Gazze’ye yakın bölgede yer alan belediye başkanlarına bir açıklama yapan İsrail Başbakanı Lapid, İsrail’in mevcut çatışmalarda hedeflerine ulaştığını ve Filistin İslami Cihat’ın üst düzey komuta kademesindeki kilit isimleri saf dışı bıraktığını söyledi. |
Ateşkesin ardından İsrail, Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukayı kaldırmaya başladı ve akaryakıt tankerlerinin girişine izin verdi. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze’ye yönelttiği hava saldırılarında, 15’i çocuk olmak üzere en az 44 Filistinlinin yaşamını yitirdiğini 300’ü aşkın kişinin de yaralandığını açıkladı. |
İslami Cihat lideri Ziyad El Nakhala, ateşkes anlaşmasının arka planında İsrail’in örgütün iki aktivistini serbest bırakma taahhüdü olduğunu söyledi. |
İsrailli yetkililer tarafından İsrail basınına yapılan açıklamada İsrail’in, Filistin İslami Cihat üyeleri Halil El-Avavda ve Bessam Saadi’nin serbest bırakılmasını kabul etmediğini belirtti. |
İslami Cihat Lideri Nakhala, İsrail’in elinde bulunan iki üyesinin serbest bırakılmaması halinde saldırılarına devam edeceği tehdidinde bulundu. |
İslami Cihat, aralarında Teysir El-Caberi ve Halid Mansur’un yer aldığı İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 12 mensubunun isimlerini açıkladı. |
Mısır Başkanı Sisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştiren İsrail Başbakanı Lapid, ateşkes müzakerelerindeki çabalarından ötürü teşekkürlerini iletti. |
ABD Başkanı Biden, ateşkes görüşmelerindeki merkezi rollerinden ötürü Mısır Başkanı Sisi ve Katar Emiri Şeyh Temim’e teşekkürlerini iletti. |
Ateşkesin ardından gerçekleştirdiği ilk açıklamada İsrail Başbakanı Lapid, Gazze halkına seslenerek “Bir başka yol daha var” dedi ve barış için potansiyel bir paradigma olarak İbrahim Anlaşmalarına işaret etti. |
Ateşkes görüşmelerindeki arabulucu rolüyle takdirleri toplayan Mısır’ın BM Büyükelçisinin BM Güvenlik Konseyinde gerçekleştirdiği konuşmada İsrail’in aleyhine açıklamalarda bulunması İsrail basınında tepki çekti. |
Üst düzey müzakereciler, İran’la nükleer müzakerelerin yakın zamanda sonuçlanacağı konusunda oldukça iyimser olduklarını ifade ettiler. |
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in Gazze’deki eylemlerini kınıyoruz. Çocukların öldürülmesinin hiçbir mazereti olamaz.” diyerek ilişkilerin ısındığı bir dönemde İsrail’i sert biçimde eleştirdi. |
İsrail’in önde gelen üç televizyon kanalı tarafından pazartesi günü yapılan anketler, halkın çoğunluğunun Başbakan Yair Lapid liderliğindeki hükümetin Gazze’deki son çatışmaları iyi idare ettiğine inandığını; ancak bunun oy tercihlerini pek değiştirmediğini ortaya koydu. |
İsrail basınında yer bulan iddialara göre Başbakan Lapid, Gazze’ye yönelik operasyonu kabinenin bazı bakanlarından gizledi. Ayrıca Lapid, operasyon öncesi toplanması kanunen gerekli olan güvenlik kabinesini toplamadı. Konuya ilişkin açıklama yapan Başsavcı, güvenlik kurumunun kendisine saldırının savaşa yol açmayacağına dair güvence verdiğini, bu nedenle en üst düzey güvenlik organının toplanmasına gerek duymadığını söyledi. |
FIFA’nın resmi sitesinde Katar’da düzenlenecek Dünya Kupası hakkında bilgilerin yer aldığı bölümde İsrail’e yer verilmezken “İşgal Altındaki Filistin Toprakları” ifadesi kullanıldı. |
Rusya’nın Mısır Büyükelçiliğine ait hesaptan paylaşılan bir tweette, İsrail Başbakanı Yair Lapid’in Buça Katliamına yönelik Rusya’yı suçlayan açıklamaları ile İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları kıyaslanarak Lapid’in tavrı çifte standart olarak nitelendi. |
Likud, 1 Kasım seçimlerinde yarışacak milletvekili listesini belirlemek için ön seçime gitti. Partinin mevcut milletvekillerinin birçoğunun 1 Kasım seçimlerinden sonra da parlamentodaki görevlerini sürdürmeleri bekleniyor. |
İran adına Rusya tarafından üretilen ve geçtiğimiz günlerde fırlatılan Hayyam uydusu, İran’ın gözetleme kabiliyetini artıracağı için İsrail açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor. |
İsrail Demokrasi Enstitüsü (IDI) tarafından yayımlanan bir ankete göre, İsrailli katılımcıların %44’ü oy verirken kararlarını etkileyen ana faktörlerin partinin ekonomi ve artan hayat pahalılığını ele alma planı olduğunu söyledi. |
İsrail, Batı Şeria’daki Filistinlilerin güneydeki Eylat kentinin dışındaki Ramon havaalanı üzerinden yurt dışına uçmalarına izin vermeye başlayacağını açıkladı. İsrail Havaalanları İdaresi’nden yapılan açıklamada, Türk şirketleri Pegasus ve AtlasGlobal’in Filistinliler için Ramon Havaalanı’ndan Antalya ve İstanbul’a bu ayın sonunda ve Eylül başında haftada iki kez uçuş başlatmayı planladıkları belirtildi. |
Savunma Bakanı Gantz yaptığı açıklamada “İran, Gazze’deki İslami Cihat’a yılda on milyonlarca dolar sağlıyor.” dedi. |
Filistin tarafından yapılan açıklamada İsrail güvenlik güçlerinin Batı Şeria’da gerçekleştirdiği operasyonlarda 2 Filistinlinin hayatını kaybettiği 40 kişinin ise yaralandığı belirtildi. |
İç Politika Gündemi:
Mısır’ın ara buluculuğunda ulaşılan ateşkes neticesinde, İsrail ile İslami Cihat arasında yaklaşık 3 gün süren çatışmalar sona erdi. İsrail kamuoyunda, operasyonun İsrail açısından oldukça başarılı biçimde yürütüldüğü ve İsrail’in istediğini elde ettiği görüşü hakim oldu. İsrail’in bu başarısında Hamas’ın çatışma çemberine dahil olmamasının büyük etkisi olduğu söylenebilir. Her ne kadar İsrail basınında Hamas’ın sürece dahil olmadığı vurgulansa da bazı uzmanlar, çatışmanın son günlerinde İslami Cihat’ın füze menzilini genişlettiğine dikkat çekerek uzun menzilli bu füzelerin Hamas tarafından fırlatılmış olabileceğine parmak bastı. Ancak İsrail hükümeti tarafından yapılan resmi hiçbir açıklamada Hamas hedef gösterilmedi. Bu durum İsrail’in Gazze ve Filistin ile yeni arayışlara açık kapı bırakması olarak yorumlanabilir. Başbakan Lapid ateşkes sonrası açıklamalarında İbrahim Anlaşmalarına dikkat çekerek Gazzeliler için başka seçeneklerin olduğunu belirtmişti. İbrahim Anlaşmalarına Filistinlilerin de dahil edilmesine yönelik ABD’nin taraflara baskı uyguladığı geçtiğimiz haftalarda gündeme gelmişti.
Operasyonun başarılı bir şekilde tamamlanması şüphesiz Lapid-Gantz ikilisine bazı siyasi kazançlar sağlayacaktır. Muhalefet lideri Netanyahu’nun daha önce rakibinden brifing alırken basına fotoğraf vermemek adına Başbakan Lapid’den güvenlik brifingi almayı reddettiği biliniyordu. Çatışmalar esnasında Netanyahu bu boykotundan vazgeçerek Lapid’den güvenlik brifingi aldı. Bu fotoğraf Lapid’in imajına büyük katkı sağlayacaktır. Ancak yapılan ilk anketler, İsrail halkının operasyonun başarısından memnun olmasına rağmen bu memnuniyetlerinin oy tercihlerine yansımadığına işaret ediyor. İsrail Demokrasi Enstitüsü tarafından yapılan bir diğer anket, İsrail halkının oy tercihlerini hayat pahalılığı üzerinden şekillendireceğini gösteriyor. Ancak parti lideri profilinin de İsrail seçmenini etkileyen en önemli faktörler arasında yer aldığına dikkat çekmek gerekiyor.
Dış Politika Gündemi:
Ukrayna Savaşı ve yaptırımlar neticesinde Rusya ile Batı ve ABD arasındaki bağların tamamen kopması, benzer durumdaki İran ile Rusya arasındaki bölgesel işbirliğini artırma potansiyeli taşıyor. Özellikle ABD’nin NATO benzeri bir bölgesel savunma/hava savunma sistemleri blokuna öncülük etme girişimlerinin hem İran’ın hem de Rusya’nın bölgesel çıkarlarına ters düştüğü bir ortamda iki ülkenin askeri işbirliği konusunda çeşitli atılımlarda bulunması kaçınılmaz görülüyor. Bu hafta ABD, Rusya’nın İran’dan SİHA alımında ciddi mesafe katettiğini açıklarken, Rus yapımı Hayyam gözlem uydusu İran adına Rusya tarafından yörüngeye fırlatıldı.
Rusya ile İran arasındaki artan işbirliği, İsrail açısından önemli tehditler barındırıyor. İsrail güncel olarak Gazze’de İran destekli İslami Cihat ile bilfiil bir çatışmayı yeni bitirdi. Hizbullah lideri Nasrallah, İsrail’in Gazze saldırılarını Hizbullah’a mesaj vermek için kullandığını ima eden açıklamalarda bulunarak İsrail’e Lübnan’da benzer bir operasyona girişmemesi uyarısında bulundu. Kariş doğal gaz sahası etrafındaki ihtilafların Hizbullah ile İsrail arasında fiili bir çatışmaya dönüşmesi uzak bir ihtimal olarak görülmüyor. İran’ın Hayyam uydusu ile gözetleme yeteneğini artırması, dolaylı olarak İsrail’in çatışma halinde bulunduğu İran destekli grupların güç kazanması anlamına gelecektir.
Suriye’de ise İsrail, İran bağlantılı hedeflere saldırılarda bulunuyor. Suriye’deki operasyonları için İsrail, Rusya’dan örtük bir onay almış durumda. Ancak Rusya son dönemde İsrail’in Suriye’deki saldırılarını eleştirmekten kaçınmadı. Mevcut Başbakan Lapid’in Rusya karşıtı açıklamaları ve Yahudi Ajansı krizi, Rusya-İsrail ilişkileri açısından önemli tehditler barındırıyor.
Ek olarak İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırısı, İsrail toplumunda bazı endişeleri yeniden canlandırdı. Ateşkese ara bulucuk yapan ve son dönemde İsrail ile sıcak ilişkiler kuran Mısır’ın BM Güvenlik Kurulunda İsrail aleyhine açıklamalarda bulunması, Arap devletlerinin İsrail ile ilişkilerinde ne derece samimi oldukları sorusunu yeniden gündeme getirdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları hakkında yaptığı sert açıklamalar, benzer bir sorunun Türkiye-İsrail ilişkileri için de sorulmasına neden oldu.
]]>Aşırı sağcı partiler Otzma Yehudit ve Dindar Siyonizm, seçimlere yeniden ortak listeyle girmek için anlaşmaya yakınlar. Otzma Yehudit lideri Ben Gvir, artan popülaritesi nedeniyle bazı büyük taleplerde bulunmuş ve iki partinin ortaklığı sallantıya girmişti. |
İsrail Atom Enerjisi Komisyonunda bir konuşma yapan Başbakan Lapid, İsrail’in hayatta kalmak için “başka kabiliyetlere” sahip olduğunu belirterek İsrail’in sahip olduğu ancak hiçbir zaman resmi olarak doğrulamadığı nükleer silahlara açık bir gönderme yaptı. |
İran, Bahai inancına mensup bir kişiyi İsrail lehine casusluk yapmaktan dolayı tutukladı. |
Başbakan Lapid, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in geçen yıl İsrail ile Gazze arasında 11 gün süren çatışmalarla ilgili olarak kurduğu Soruşturma Komisyonunu, üyelerden birinin “antisemitik açıklamaları” nedeniyle dağıtmasını talep etti. |
İsrail ordusu pazartesi günü yaptığı açıklamada, Hamas ile bağlantılı olduğu iddia edilen 39 Filistinlinin evine baskın düzenlendiğini bildirdi. 13 Filistinli tutuklandı. |
Merkez ve Sol partiler ile Netanyahu bloku arasında “Yargı Reformu” tartışmaları devam ediyor. Likud Partisinden bir milletvekili amacın yargıçlar tarafından yönetilmeye son vermek ve başsavcının rolünü azaltmak olduğunu söyledi. Netanyahu karşıtları, yargı sistemini değiştirme girişimini Netanyahu’nun devam eden davalarından kurtulmasına hizmet edecek bir taktik olarak görüyor. |
İsrail’de süt ürünleri ve elektrik fiyatlarında artış devam ederken benzin fiyatlarında düşüş görüldü. |
Emniyet Müdürü Kobi Shabtai, pazartesi günü Fas’a giderek resmi bir gezi kapsamında Kuzey Afrika ülkesini ziyaret eden ilk İsrail emniyet müdürü oldu. Açıklamada, “Emniyet müdürü ve üst düzey Faslı yetkililer, ülkeler ve polis arasındaki ilişkiyi güçlendirmek amacıyla operasyonel, istihbarat ve soruşturma işbirliğini artırmayı görüşecekler” denildi. |
İsrail hükümeti, Ürdün sınırında yer alacak ortak bir Ürdün-İsrail sanayi bölgesi kurma planlarında ilerleme kaydediyor. |
ABD’nin İsrail Büyükelçisi Tom Nides, İsrail’in önümüzdeki yılın sonuna kadar ABD Vize Muafiyet Programına katılabilmesi için gerekli olan üç mevzuatın ilerletilmesi için zamanın daraldığı uyarısında bulundu. Mevzuatlar, Likud milletvekillerinin muhalefeti nedeniyle geçirilememişti. |
İsrail güvenlik güçleri, Filistin İslami Cihat liderlerinden Bassem Saadi’yi tutukladı. Buna karşılık İslami Cihat, yaptığı açıklamada Saadi’nin tutuklanmasının ardından teyakkuz hali ilan ettiğini duyurdu. |
İsrail ordusu, Batı Şeria’da Filistinli İslami Cihat’ın üst düzey bir üyesinin tutuklanmasından saatler sonra tedbir amacıyla Gazze sınırındaki bazı ana otoyolların kapatılması emrini verdi. Saldırı ihtimaline karşı ordunun Gazze tümenine ek birlikler takviye edildi. Perşembe günü İsrail Genelkurmay Başkanı Kohavi, ordunun Gazze birimine bir ziyaret gerçekleştirdi. |
ABD elçisi Amos Hochstein, İsrail ve Lübnan’ın deniz anlaşmazlığını çözmek için dolaylı görüşmeler sürdürdüğü Lübnan’daki toplantıların ardından habersiz bir ziyaret için İsrail’e geldi. |
ABD ve İsrail donanmaları, Kızıldeniz’de dört günlük ortak bir deniz tatbikatına başladı. İsrail Savunma Bakanı Gantz, geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada İran’ın bölgedeki deniz faaliyetlerinin son 10 yılın zirvesine çıktığını ifade etmişti. |
İsrail’in Rusya Büyükelçisi Alexander Ben Zvi, Yahudi Ajansı’nın faaliyetleri nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulduğu bir dönemde Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov ile Moskova’da bir araya geldi. |
Netanyahu’ya yönelik yolsuzluk protestolarıyla öne çıkan eski Yisrael Beytenu milletvekili Eli Avidar “Özgür İsrail” isminde yeni bir parti kurduğunu açıkladı. Önceki hükümet koalisyonunda yer alan Avidar, kendisine uygun bir bakanlık koltuğu verilmediği için koalisyon içerisinde huzursuzluğa neden olmuştu. |
Biden, İran’a karşı Suudi Arabistan ve BAE’ye 5 milyar dolarlık silah satışını onayladı. |
Channel 13 tarafından yapılan yeni bir anket, Benjamin Netanyahu’nun sağcı blokunun Kasım seçimlerinde 62 sandalye ile çoğunluğu kazanacağını gösteriyor. Ankete göre Ayelet Şaked’in Siyonist Ruh’u ve Eli Avidar’ın Özgür İsrail’i seçim barajını geçemiyor. |
İsrail’e bağlı bir ticari uçuş, Suudi Arabistan’ın geçen ay İsrail uçuşları da dahil olmak üzere tüm uçuşlara hava sahasını açmasından bu yana ilk kez perşembe günü Suudi hava sahasından geçti. |
İsrailli araştırma merkezi INSS bünyesinde İsrail-Çin Politika Merkezi açıldı. |
Muhalefet lideri Netanyahu, artan hayat pahalılığına karşı bir acil durum planı sundu. 17 dakikalık bir video yayımlayan Netanyahu, küresel kriz tembellik için bir bahane değil açıklamasında bulundu. |
Seçimlere yönelik açıklamalarda bulunan Başbakan ve Yeş Atid lideri Lapid, hakkında suç iddianamesi bulunan kişilerin hükümet kurmasını engelleyen yasaları geçirme, hayat pahalılığını azaltma, medeni evlilik yasasını geçirme, ulus-devlet yasasını değiştirme ve tek cinsiyetli ailelere yasal statü verme vaadinde bulundu. |
Yamina Partisinden iki önemli isim Şirli Pinto ve Stella Weinstein, Şaked tarafından kurulan yeni Siyonist Ruh Partisine katılmayacaklarını açıkladı. |
Walla haber sitesinin haberine göre, Çarşamba günü güvenlik kabinesini bilgilendiren üst düzey yetkililer, Lübnan ile deniz sınırı anlaşmazlığında bir anlaşmaya varılamaması halinde İsrail’in Hizbullah ile askeri bir çatışmaya sürüklenebileceği uyarısında bulundu. |
İsrail’in Kanal 12 televizyonu, ismi açıklanmayan Filistinli bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Gazze’de iktidardaki Hamas terör örgütünün bir saldırıyı önlemek amacıyla bazı İslami Cihat üyelerini tutukladığını duyurdu. |
İsrail, cuma günü öğleden sonra Gazze’ye yönelik bir operasyon başlattığını duyurdu. Operasyon “Şafak Vakti” olarak isimlendirilirken Filistin İslami Cihat örgütünün İsrail’e yönelik saldırılar gerçekleştirme niyetinden geri adım atmaması üzerine operasyonun başlatıldığı açıklandı. |
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları esnasında aralarında çocukların da olduğu 10 kişi hayatını kaybederken 55 kişi yaralandı. |
Başbakan Yair Lapid ve Savunma Bakanı Benny Gantz yaptıkları ortak açıklamada İsrail’in “terör örgütlerinin Gazze Şeridi yakınlarındaki kasabalarda gündemi belirlemelerine ve İsrail vatandaşlarını tehdit etmelerine izin vermeyeceğini” söyledi. |
IDF sözcüsü Ron Kochav Kanal 12’ye yaptığı açıklamada operasyonun “Filistin İslami Cihat’ına karşı hedefli bir operasyon” olduğunu söyleyerek ordunun Hamas’ı süregelen çatışmanın içine çekmemeye çalıştığı ve operasyonun kapsamını sınırlı tutmayı umduğu yönündeki haberleri doğruladı. |
İsrail, İslami Cihat komutanlarından Teysir el-Caberi suikastına ilişkin görüntüleri paylaştı. |
Pazar günü Tişa beAv esnasında binlerce Yahudinin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi bekleniyor. Mescid-i Aksa’ya düzenlenecek baskınlar gerginliğin tırmanmasına neden olabilir. |
Gazze’den İsrail’e 400’den fazla roket ateşlendiği açıklanırken Tel Aviv’de siren sesleri duyuldu. |
İç Politika Gündemi:
İsrail cuma günü Gazze’ye yönelik yeni bir operasyon başlattı. İsrail güvenlik güçleri son dönemde Cenin’deki operasyonları sıklaştırmıştı. Geçtiğimiz hafta Nablus’taki çatışmalarda 2 Filistinli hayatını kaybetmiş 20’nin üzerinde Filistinli tutuklanmıştı. Son olarak İslami Cihat Hareketi komutanlarından Bessam Saadi, İsrail güçleri tarafından tutuklanmış ve akabinde İslami Cihat hareketinden İsrail’e yönelik tehditler gelmeye başlamıştı. Bu tehditler üzerine İsrail ordusu Gazze sınırında olağanüstü hâl ilan ederek sokağa çıkma yasağı ve yolların ulaşıma kapatılması gibi tedbirler aldı. Cuma gününden itibaren ise Gazze’ye yönelik askeri operasyon başladı.
Önceki operasyonların aksine İsrailli yetkililerin Gazze’deki tırmanmadan Hamas’ı sorumlu tutan açıklamalardan kaçınarak İslami Cihat vurgusunda bulunmaları dikkat çekti. Normalde İsrail, Gazze’den gelen bütün füze atışlarından Hamas’ı sorumlu tutmaktadır. Hamas’ın İslami Cihat’a katılarak topyekün bir çatışmanın fitilini ateşleyip ateşlemeyeceği merak ediliyor. İslami Cihat’ın aksine Hamas’ın Gazze’de çeşitli sorumlulukları yer alıyor. 15 ay önce gerçekleşen çatışmaların izleri henüz silinmiş değil. Dolayısıyla yeni bir çatışma Gazze halkı içerisinde toplumsal sorunlara neden olabilir. İsrail ile yaşanan çatışmalar nedeniyle yakıt temin edilemediği için Gazze’nin tek enerji tesisinin üretimleri durmuş durumda. Ayrıca İsrail’de çalışma ruhsatına sahip 15 bin Gazzelinin giriş-çıkışları da durduruldu. Öte yandan Hamas, Gazze ile İsrail arasında arabulucu rolünde yer alan Mısır ile ilişkilerini riske atmak istemeyebilir. Hamas’ın katılımı açısından bu gibi iç etkenler etkili olacaktır.
Bir diğer önemli husus ise pazar günü Tişa beAv kutlamaları nedeniyle binlerce Yahudi’nin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyecek olmasıdır. Geçtiğimiz mayıs ayında yaşanan tırmanmada Hamas kendisini Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın koruyucusu olarak göstermiş ve önemli bir güç kazanmıştı. Pazar günü baskınlar esnasında tansiyonun ne kadar yükseleceği Hamas’ın katılımı açısından bir diğer önemli etken olacaktır.
İsrail’in mevcut hükümeti açısından bu operasyon kritik bir öneme sahip. Özellikle yaklaşan seçimler nedeniyle geçici hükümetin bu süreçteki başarısı/zlığı mevcut Başbakan Lapid açısından büyük önem arz edecektir. Mevcut operasyon ile geçmiş Başbakan Netanyahu’nun geçiş hükümeti döneminde gerçekleşen Gazze operasyonu arasında karşılaştırma yapılması kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla bu operasyonlar yazar ve TV şovmeni geçmişine sahip Lapid’in İsrail için yeterli güvenlik kapasitesine sahip olduğunu göstermesi açısından bir “fırsat” olma potansiyeline sahiptir. İsrail hükümetinin Hamas’ı dışarıda bırakma çabaları da Hamas’ın katılımının doğuracağı olası başarısızlıkları önleme girişimi olarak yorumlanabilir. İslami Cihat’tan daha geniş füze menziline sahip olan Hamas’ın katılımı İsrail hükümeti açısından olumsuz gelişmeleri beraberinde getirebilir. Geçtiğimiz hafta İsrail Ordusu, Hamas’a ait Gazze’deki üslerin haritasını yayınlamıştı.
Dış Politika Gündemi:
İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonu küresel çapta tepkilere neden oldu. AB, taraflara itidal çağrısında bulunurken BM, böylesi bir tırmanmanın daha fazla yardım ihtiyacı doğurma riski taşıdığını belirtti. ABD Ulusal Güvenlik Konseyinden bir yetkili yaptığı açıklamada, İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediklerini ifade etti. Taraflara itidal çağrısında bulunan Rusya ise gerginliğin İsrail’in Gazze’ye ateş açması ve Filistinli grupların buna karşılık vermesiyle tırmandığını vurguladı.
İran Devrim Muhafızları tarafından yapılan açıklamada “Bu yolda sonuna kadar yanınızdayız, Filistin ve Filistinliler yalnız olmadıklarını bilsinler” ifadelerine yer verildi.
Ankara tarafından yapılan açıklamada “Saldırıların ardından bölgede yükselen tansiyondan derin endişe duyuyoruz. Bu olayların yeni bir çatışma sarmalına dönüşmeden sona erdirilmesi gerektiğini vurguluyoruz” denildi.[1]
Al Jazeera’de yer bulan iddialara göre Mısırlı yetkililer ile İslami Cihat ve Hamas liderleri arasında sükunetin yeniden sağlanması için çeşitli görüşmeler gerçekleştiriliyor. Mayıs ayındaki çatışmaları sona erdiren ateşkes anlaşmasında Mısır yine arabulucu olarak önemli bir rol üstlenmişti.
Olaylara ilişkin açıklamada uluslararası toplumu harekete geçmeye çağıran Katar ise 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulması konusundaki kararlı tutumunu yineledi.[2]
Referanslar:
]]>